Hava Durumu

Lozan Antlaşması neyi yıktı, neyi kurdu?

Yazının Giriş Tarihi: 27.07.2023 23:49
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.07.2023 08:55

Lozan Antlaşması’nın yüzüncü yılındayız. Böylece bu antlaşma ile tescillenen Cumhuriyetimizin kuruluşunun da yüzüncü yılını idrak ediyoruz. Lozan Antlaşması günümüzden tam bir asır evvel 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı. Bu antlaşma, İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında neredeyse 12 yıl boyunca devam eden son derece yıkıcı ve yıpratıcı bir savaş sürecinin sona erdirildiği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hür ve müstakil bir devlet olarak uluslar arası varlığının resmen tayin ve tescil edildiği bir antlaşmadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin teminatı olmakla beraber esasen öteden beri sürekli boğuşup durduğumuz dahili ve harici birçok sorunun da kaynağında yer alan Lozan Antlaşması, üzerinden tam bir asır geçmesine ve bunca zaman içinde birçok çalışmaya konu olmasına rağmen henüz bütün cepheleriyle aydınlatılabilmiş değildir. Ancak son yıllarda Albaraka yayınlarının yaptığı yayınları takdir etmeli. Değerli öğretim görevlilerimizden Doç. Dr. Nuri Sağlam beyin hazırlamış olduğu “Türk ve Batı Basınında Lozan” adlı seri dikkate şayan bir çalışmadır. Keşke bu çalışmanın aynı zamanda “Arap Basınında Lozan” bölümü de hazırlanmış olsa.

Lozan Anlaşması tarihçilerimiz arasında uzun yıllardır birçok vechiyle tartışılan konuların başında da gelmektedir. Tarihçilerimizden kimi Lozan’ı bir zafer olarak görürken geçen yıllarda kaybettiğimiz Kadir Mısıroğlu ağabey gibi kimi tarihçilerimiz de Lozan’ı bir hezimet olarak görmekteydi. Kadir Mısıroğlu, “Lozan Zafer mi? Hezimet mi?” adlı kitabında, “Lozan; muazzam bir imparatorluk mirasının han-ı yağmasıdır... Türkün şahsına İslam’dan intikam alınarak, bütün bir İslam dünyasının başsız bırakılmasıdır!” demektedir.

Ünlü edebiyatçılarımızdan Kemal Tahir ise, “Değil bir dünya imparatorluğunun, bir mahalle bakkalının mirası bile 5 ayda tasfiye edilemezken biz bir imparatorluğu Lozan’da 5 ayda tasfiye ettik” diyordu. Lozan’da aylar süren tartışmanın ardından Yeni Türkiye Cumhuriyeti belirli haklarından feragat etmesi veya bazı konularda taviz vermesine işaret etmektedir yazarlarımız.

Bu arada, Türk heyeti İsviçre’nin Lozan kentinde Yeni Türkiye için masa başında mücadele ederken, aynı tarihlerde İsviçre’nin Cenevre şehrinde de Emir Mişel Lütfullah ve Emir Şekip Arslan başkanlığındaki bir Arap heyet de Suriye ve Filistin için masa başında mücade ediyordu. Bu heyetler birbirinden habersiz masa başında terler döküyorlardı. Sahada binlerce şehid veren Türkler ve Araplar zaferi yakalamışken, masa başında oynan büyük oyunlara yeniliyorlardı. Emir Şekip Arslan, merkezi Cenevre’de bulunan Cemiyeti Akvam’ın hem Türkleri ve hem de Arapların hakları söz konusu olduğunda nasıl aldatıldıklarını ve Manda rejimini Osmanlı’dan koparılan bölgelere nasıl dayatıldığını orada yaptığı konuşmalarla çok tafsilatlı bir şekilde anlatmaktadır.

Lozan hakikatte, 1915 Sykes-Picot, 1917 Balfour Deklarasyonu, 1919 Paris Konferansı ve 1920 Sevr Antlaşması gibi antlaşmalar ve konferanslar silsilesinin bir devamı idi. Bu görüşmeler ve antlaşmaların kimi gizli kimi de açık yapılıyordu. Ancak bütün bu antlaşmaların hepsinin tek hedefi vardı; Osmanlı’nın tamamen tasfiyesi. Lozan Antlaşması'nın süreli olup olmadığı konusuna gelince, antlaşmada belirli bir süre belirtilmemiştir deniliyor kayıtlarda. Ancak, bazı maddelerin uygulanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi belirli bir zaman dilimini kapsar.

Lozan Antlaşması’nın gizli maddeleri var mıydı? Bazı tarihçilerimiz gizli antlaşma fikrini reddederken, bazı tarihçilerimiz de bunun olduğu savunmaktadır. Kadir Mısıroğlu, Mustafa Armağan ve Metin Hülagü bunlardan bazılarıdır. Türk Tarih Kurumu (TTK) eski Başkanı Prof. Dr. Metin Hülagü, 21 Temmuz 2018 tarihli Süperhabertv adlı internet gazetesinde “Gizli antlaşmayla hilafetin ilgasını İsmet Paşa imzalamış” başlıklı uzun bir yazı kaleme aldı. Yazısında İsmet Paşa’nın yakın dostu Kemal Ohri’nin kaleme aldığı 10 Kasım 1946 tarihli uzun analiz rapor/mektubuna dayanarak Lozan Antlaşması öncesinde hilafetin kaldırılması, dini eğitimin yasaklanması ve İslam ülkeleri ile ilişkilerin kesilmesine ilişkin 4 maddelik gizli bir antlaşmanın yapıldığını ve bu antlaşmanın İsmet Paşa tarafından imzalandığını belirtmiştir. Ünlü tarihçilerimizden Cemil Koçak da bir yazısında Kemal Ohri’nin mektubunu benzeri minvalde analiz etmiştir.

Sonuç olarak, Lozan Antlaşması yüz yaşında. Antlaşma bitti mi? Devam mı ediyor? Zafer mi? Hezimet mi? Gizli Maddeler var mı? Yok mu? tartışmaları bitmeyecek gibi. Tarihçilerimiz bu konuyu tartışmaya devam ediyor ve edecek gibilerde. Ne Türkiye yüzyıl öncesinin harp sonrası zor durumdaki bir ülkesi, ne de İngiltere ve Fransa eski ihtişamlı sömürge ülkesi. Anlayacağınız aydınlarımız ve siyasilerimize bu yüzyılda yeni vizyon üzerine bir şeyler söylemek için çok görevler düşmektedir. Reis-i Cumhurumuz Recep Tayyip Erdoğan ise geçen yıl yaptığı bir konuşmada şöyle mesaj vermişti: "Öyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’la verdik…"

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.