Doğu Akdeniz'de Sessiz Fırtına: Haritaların Ötesinde Oynanan Satranç
Yazının Giriş Tarihi: 23.04.2025 05:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.04.2025 05:09
Geçtiğimiz günlerde Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın “Türkiye hâlâ bir tehdittir” şeklindeki açıklaması ile Atina’nın AB’ye sunduğu yeni deniz planlama haritası Türk kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Ancak bu iki başlık, çok daha büyük ve derin bir stratejik oyunun yalnızca vitrini. Asıl mücadelenin, haritalardan ve sert açıklamalardan ibaret olmadığı artık ortada.
Haritalar ve Mavi Vatan’ın Gölgesi
Yunanistan’ın Avrupa Birliği’ne sunduğu Deniz Mekansal Planlama (DMP) haritası, ilk bakışta çevreci ve planlayıcı bir adım gibi durabilir. Ancak bu planın asıl amacı müzakere masasına maksimalist taleplerle oturmaktır. AB’nin 2014’te tüm üyelere getirdiği zorunluluk, Yunanistan’ı bu adımı atmaya mecbur bıraktı. Atina, Ankara’ya bu adımı önceden bildirse de, açıklanan harita Türkiye açısından kabul edilemez unsurlar barındırıyor.
Türkiye'nin bu hamleye karşı kendi deniz yetki alanlarını içeren alternatif bir planı aynı gün açıklaması da, diplomatik bir refleks değil, jeopolitik bir zorunluluktu. Uluslararası hukuk, bu tür haritaların karşılıklı mutabakatla anlam kazanacağını net bir şekilde belirtirken, Atina'nın yaptığı tek taraflı beyan, siyasi bir baskı kurma girişiminden öteye gitmiyor.
Gerçek Gündem: Üçlü Aksın Tehlikeli Adımları
Harita savaşı, meselenin yalnızca şekil kısmı. Esas gelişmeler, İsrail-Rum Kesimi-Yunanistan ekseninde şekillenen yeni askeri ve istihbari girişimlerde gizli. Bu bloğun, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı pozisyon alırken başvurduğu yöntemler giderek daha riskli bir hal alıyor.
Son birkaç ayda yaşanan gelişmeler, bu üçlünün planlı ve senkronize hareket ettiğini gösteriyor. Ege’de konuşlandırılmak üzere İsrail'den savunma sistemleri satın alınması, PULS roket sistemlerinin adalara taşınması, Rum Kesimi’nin İsrail’e askeri ikmal ve istihbarat merkezi olarak konumlandırılması ve hatta Güney Kıbrıs’ta Türkiye karşıtı bir silahlı yapının ortaya çıkışı, rastgele gelişmeler değil. Bunlar, Türkiye’yi sadece diplomatik düzlemde değil, sahada da çevrelemeye çalışan stratejik adımlardır.
Avrupa’nın Ortasında Terör Gölgesi
AB üyesi bir ülkede, doğrudan bir NATO müttefikine karşı silahlı örgüt kurulduğunun açıklanması uluslararası hukuk açısından bir skandaldır. Bu yapının kimler tarafından desteklendiğini tahmin etmek zor değil. Rum Kesimi’nde Miçotakis’in fotoğrafının “hain” ibaresiyle yakılması, bu hareketin arkasında sadece dış değil, içsel bir radikalleşmenin de bulunduğunu gösteriyor.
Bu gelişmeler, sadece Kıbrıs Türk halkını değil, tüm bölgeyi ilgilendiren bir güvenlik tehdidine dönüşebilir. KKTC’de yaklaşan seçim sürecinde laiklik ve derin ilişkiler tartışmaları da, bu dış gelişmelerle birlikte değerlendirilmelidir.
İsrail ile Kritik Eşik
Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik denge de hassas bir noktada seyrediyor. İki ülkenin askeri unsurlarının Suriye sahasında doğrudan karşı karşıya gelmemesi için başlatılan “çatışmasızlık mekanizması” süreci, ilk toplantısını Bakü’de gerçekleştirdi. Ancak burada net bir uzlaşı sağlanamadı. İkinci görüşmenin yapılması da İsrail tarafının tavrına bağlı. Bu temasların üçüncüsünün yapılmayacağı, ya sonuca bağlanacağı ya da kopacağı net olarak ifade ediliyor.
Son Söz: Haritalar Değil, Niyetler Şekillendirir
Harita savaşları, açıklamalar, toplantılar... Bunların hepsi bir diplomasi tiyatrosunun sahne dekorları. Asıl oyun ise sahne arkasında yazılıyor. Türkiye’nin bu oyunu iyi okuması, Ege ve Doğu Akdeniz’deki her hareketi sadece askeri değil, diplomatik, siyasi ve sosyolojik düzeyde analiz ederek karşılık vermesi gerekiyor.
Bazen bir harita, yalnızca bir kâğıt parçasıdır. Ama o haritayı hazırlayanın niyeti, bazen bir krizin fitilidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Soner ZORLUOĞLU
Doğu Akdeniz'de Sessiz Fırtına: Haritaların Ötesinde Oynanan Satranç
Geçtiğimiz günlerde Yunanistan Genelkurmay Başkanı’nın “Türkiye hâlâ bir tehdittir” şeklindeki açıklaması ile Atina’nın AB’ye sunduğu yeni deniz planlama haritası Türk kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Ancak bu iki başlık, çok daha büyük ve derin bir stratejik oyunun yalnızca vitrini. Asıl mücadelenin, haritalardan ve sert açıklamalardan ibaret olmadığı artık ortada.
Haritalar ve Mavi Vatan’ın Gölgesi
Yunanistan’ın Avrupa Birliği’ne sunduğu Deniz Mekansal Planlama (DMP) haritası, ilk bakışta çevreci ve planlayıcı bir adım gibi durabilir. Ancak bu planın asıl amacı müzakere masasına maksimalist taleplerle oturmaktır. AB’nin 2014’te tüm üyelere getirdiği zorunluluk, Yunanistan’ı bu adımı atmaya mecbur bıraktı. Atina, Ankara’ya bu adımı önceden bildirse de, açıklanan harita Türkiye açısından kabul edilemez unsurlar barındırıyor.
Türkiye'nin bu hamleye karşı kendi deniz yetki alanlarını içeren alternatif bir planı aynı gün açıklaması da, diplomatik bir refleks değil, jeopolitik bir zorunluluktu. Uluslararası hukuk, bu tür haritaların karşılıklı mutabakatla anlam kazanacağını net bir şekilde belirtirken, Atina'nın yaptığı tek taraflı beyan, siyasi bir baskı kurma girişiminden öteye gitmiyor.
Gerçek Gündem: Üçlü Aksın Tehlikeli Adımları
Harita savaşı, meselenin yalnızca şekil kısmı. Esas gelişmeler, İsrail-Rum Kesimi-Yunanistan ekseninde şekillenen yeni askeri ve istihbari girişimlerde gizli. Bu bloğun, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı pozisyon alırken başvurduğu yöntemler giderek daha riskli bir hal alıyor.
Son birkaç ayda yaşanan gelişmeler, bu üçlünün planlı ve senkronize hareket ettiğini gösteriyor. Ege’de konuşlandırılmak üzere İsrail'den savunma sistemleri satın alınması, PULS roket sistemlerinin adalara taşınması, Rum Kesimi’nin İsrail’e askeri ikmal ve istihbarat merkezi olarak konumlandırılması ve hatta Güney Kıbrıs’ta Türkiye karşıtı bir silahlı yapının ortaya çıkışı, rastgele gelişmeler değil. Bunlar, Türkiye’yi sadece diplomatik düzlemde değil, sahada da çevrelemeye çalışan stratejik adımlardır.
Avrupa’nın Ortasında Terör Gölgesi
AB üyesi bir ülkede, doğrudan bir NATO müttefikine karşı silahlı örgüt kurulduğunun açıklanması uluslararası hukuk açısından bir skandaldır. Bu yapının kimler tarafından desteklendiğini tahmin etmek zor değil. Rum Kesimi’nde Miçotakis’in fotoğrafının “hain” ibaresiyle yakılması, bu hareketin arkasında sadece dış değil, içsel bir radikalleşmenin de bulunduğunu gösteriyor.
Bu gelişmeler, sadece Kıbrıs Türk halkını değil, tüm bölgeyi ilgilendiren bir güvenlik tehdidine dönüşebilir. KKTC’de yaklaşan seçim sürecinde laiklik ve derin ilişkiler tartışmaları da, bu dış gelişmelerle birlikte değerlendirilmelidir.
İsrail ile Kritik Eşik
Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik denge de hassas bir noktada seyrediyor. İki ülkenin askeri unsurlarının Suriye sahasında doğrudan karşı karşıya gelmemesi için başlatılan “çatışmasızlık mekanizması” süreci, ilk toplantısını Bakü’de gerçekleştirdi. Ancak burada net bir uzlaşı sağlanamadı. İkinci görüşmenin yapılması da İsrail tarafının tavrına bağlı. Bu temasların üçüncüsünün yapılmayacağı, ya sonuca bağlanacağı ya da kopacağı net olarak ifade ediliyor.
Son Söz: Haritalar Değil, Niyetler Şekillendirir
Harita savaşları, açıklamalar, toplantılar... Bunların hepsi bir diplomasi tiyatrosunun sahne dekorları. Asıl oyun ise sahne arkasında yazılıyor. Türkiye’nin bu oyunu iyi okuması, Ege ve Doğu Akdeniz’deki her hareketi sadece askeri değil, diplomatik, siyasi ve sosyolojik düzeyde analiz ederek karşılık vermesi gerekiyor.
Bazen bir harita, yalnızca bir kâğıt parçasıdır. Ama o haritayı hazırlayanın niyeti, bazen bir krizin fitilidir.