Sevgili okurum, bugün sana küflü raflardan ezberlenmiş cümlelerle değil gönül köşkümden damıtılmamış sözcüklerle geldim. Umuyorum ki gönül kapını tıklattığım bu yazı sonrası içeri buyur edilirim.
Terbiye edemediğin sevgiyi tahliye etmeyi öğren ki tekamülün ilk basamağı bırakmaktır.
Sen ki Araf denilen mevzide ervah-ı alemde gördüğüm bir çift gözsün. Yerini yurdunu bilememek ve arada kalmışlık bugün icat edilmedi bilesin. Ruh elbisesi bedenine giydirildi ki sen iki dünyalı oldun. Alemdeki uyumun kaynağı birliktir. Şayet iki yaratıcı olsa kainatın kaosu yaşam imkanı dahi vermezdi. İki arada bir derede olmak insan nefsinin doğasıdır. Ruhunu ve bedenini tekleyebildiğin an göğündeki kargaşa sona erecek. Çünkü alem tektir. İnsan da bir alemdir. Teklik arzusuyla yanıp tutuşmaktadır.
Boğuştuğunu biliyorum.
Boğulduğunu zannettiğin dehlizler belki de sana yüzmeyi öğretiyordur. Attığın kulaçlar seni daha büyük akıntılara hazırlıyordur.
Bilemezsin…
Çünkü her imkanı mümkün kılan zamansız bir zamanın içindesin ve tüm ihtimallerin kıyısında yaratılmış bir varlıksın.
Cam kırığını çiğner gibi yüreğini kanıtan geceleri tek solukta geçirdin. Üstünü örten sadece yıldızlarla dolu bir gökyüzüydü. Derdini anlatamadın çünkü gönlünün göz hizasındaki gönlü bulamadın. İnsan başını yaslayacağı omuzu da seçer. Seni en fazla uzaklara dalan yorgun bir çift gözünden tanıyorum. Yılların eskitemediği ve kırıştıramadığı tek gerçeğimiz olan gözlerinden…
Mahzun yüreklere gizli müjdeler muştulanır. Bir kalbin ne kadar parçalandığını sadece Allah bilir. Bir kul tarafından kırılmışsa kalbin bil ki ilahi katta müjdelenecekler listesindesin. Kaderin ilahi cilvesi kırık kalplerden makas alır. Sen sadece sabır azığını ömrüne yettir.
Hem dalında olgunlaşmış bir meyvenin uğradığı ilk akıbet “düşmektir.”
Yürümek istiyorsun ancak hep düz yollardan… Tecrübe diyorsun fakat hiç sınanmadan… Hamdım, piştim ve yandım diyebilmek için hikayenin sonunda kavrulmak gerek. Başladığın yere döndüğün yuvarlak dünyanda aynı kıyafetleri giyeceksin: Kundak ve kefen. Ancak sen asla aynı kişi olmayacaksın. Ömrünü bitirirken verdiğin tekamül kağıdı ne kadar insan olduğunun vesikası olacak. Ayağına dolanan dünyalık emellerini atlamak yolculuğunun belki de en zor aşaması olacak. Fakat bu bilinç, canı candan değil canandan bilmen seni huzura kavuşturacak.
Son sözlerime yaklaşırken avuçların ellerimde fakat veda vakti…
Değerini biçen uzuvlarının ahengi, gözlerinin yeşili veya boyunun uzunluğu değil. Fıtrat hamurunu yoğuran ilahi kudretin değeri.
Her kul yaratıcının tek numunesidir.
Teksin, özelsin ve kıymetlisin…
Kendini sev ki kendin için kainatı sev.
İnsan insanın yurdudur bilirsin, misafirliğin için teşekkür ediyorum.
Ve seni sevgiyle kucaklıyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sena Parlar
RUHUN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Sevgili okurum, bugün sana küflü raflardan ezberlenmiş cümlelerle değil gönül köşkümden damıtılmamış sözcüklerle geldim. Umuyorum ki gönül kapını tıklattığım bu yazı sonrası içeri buyur edilirim.
Terbiye edemediğin sevgiyi tahliye etmeyi öğren ki tekamülün ilk basamağı bırakmaktır.
Sen ki Araf denilen mevzide ervah-ı alemde gördüğüm bir çift gözsün. Yerini yurdunu bilememek ve arada kalmışlık bugün icat edilmedi bilesin. Ruh elbisesi bedenine giydirildi ki sen iki dünyalı oldun. Alemdeki uyumun kaynağı birliktir. Şayet iki yaratıcı olsa kainatın kaosu yaşam imkanı dahi vermezdi. İki arada bir derede olmak insan nefsinin doğasıdır. Ruhunu ve bedenini tekleyebildiğin an göğündeki kargaşa sona erecek. Çünkü alem tektir. İnsan da bir alemdir. Teklik arzusuyla yanıp tutuşmaktadır.
Boğuştuğunu biliyorum.
Boğulduğunu zannettiğin dehlizler belki de sana yüzmeyi öğretiyordur. Attığın kulaçlar seni daha büyük akıntılara hazırlıyordur.
Bilemezsin…
Çünkü her imkanı mümkün kılan zamansız bir zamanın içindesin ve tüm ihtimallerin kıyısında yaratılmış bir varlıksın.
Cam kırığını çiğner gibi yüreğini kanıtan geceleri tek solukta geçirdin. Üstünü örten sadece yıldızlarla dolu bir gökyüzüydü. Derdini anlatamadın çünkü gönlünün göz hizasındaki gönlü bulamadın. İnsan başını yaslayacağı omuzu da seçer. Seni en fazla uzaklara dalan yorgun bir çift gözünden tanıyorum. Yılların eskitemediği ve kırıştıramadığı tek gerçeğimiz olan gözlerinden…
Mahzun yüreklere gizli müjdeler muştulanır. Bir kalbin ne kadar parçalandığını sadece Allah bilir. Bir kul tarafından kırılmışsa kalbin bil ki ilahi katta müjdelenecekler listesindesin. Kaderin ilahi cilvesi kırık kalplerden makas alır. Sen sadece sabır azığını ömrüne yettir.
Hem dalında olgunlaşmış bir meyvenin uğradığı ilk akıbet “düşmektir.”
Yürümek istiyorsun ancak hep düz yollardan… Tecrübe diyorsun fakat hiç sınanmadan… Hamdım, piştim ve yandım diyebilmek için hikayenin sonunda kavrulmak gerek. Başladığın yere döndüğün yuvarlak dünyanda aynı kıyafetleri giyeceksin: Kundak ve kefen. Ancak sen asla aynı kişi olmayacaksın. Ömrünü bitirirken verdiğin tekamül kağıdı ne kadar insan olduğunun vesikası olacak. Ayağına dolanan dünyalık emellerini atlamak yolculuğunun belki de en zor aşaması olacak. Fakat bu bilinç, canı candan değil canandan bilmen seni huzura kavuşturacak.
Son sözlerime yaklaşırken avuçların ellerimde fakat veda vakti…
Değerini biçen uzuvlarının ahengi, gözlerinin yeşili veya boyunun uzunluğu değil. Fıtrat hamurunu yoğuran ilahi kudretin değeri.
Her kul yaratıcının tek numunesidir.
Teksin, özelsin ve kıymetlisin…
Kendini sev ki kendin için kainatı sev.
İnsan insanın yurdudur bilirsin, misafirliğin için teşekkür ediyorum.
Ve seni sevgiyle kucaklıyorum.