Yüzüme sinen kir grisi kaderimin yüzüme düşürdüğü iz düşümü.
Aslında aşinayım beyazdan saf çocuksu masumiyetime.
Çocuğum dedim ya henüz…
Acıma ve tiksinti arası bir bakışla mühürlediğiniz gözlerinizle tanışığım.
Gün doğumuyla başlayan hayat mesaim gece yarılarına kadar sürmekte. Koca koca insanların ürküp kaçındığı sokakları meskenim bellemekteyim.
Benim evim herkesin ayak bastığı, yüreğimden de soğuk taştan kaldırımlar. Mesaimin ne bir adı var ne saati ne de mevsimi…
Korunmak nedir, aidiyet nasıl bir şeydir hiç tatmamışım.
Korkularımı bağrına basan kimsem olmamış ki bir daha anlatmayı zul bilmişim.
Gözümün karalığı bahtımın karasına galebe çalmış.
Ben Şirin…
Kasımın arefesinde dilendirildiğim bir gece vakti yabancı bir adam tarafından boğularak öldürüldüm.
Kimsesizliğim boğazımda yumru olmuştu ki çığlık dahi atmadım.
Vücudum cılız, sesim cılız ancak hikayem gürdü.
İhmaller zincirinde avuçlardan kayıp giden bir çocuk da ben oldum.
ADIM ŞİRİN…
ADIM NARİN…
ADIM ÇOCUK…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sena Parlar
ADIM ŞİRİN…
Ağladığımda başımı okşasalardı belki geçerdi. Onlar hep sırtımı sıvazladı ben de hep güçlü durmak zorunda kaldım.
Adım Şirin.
Altı yaşındayım.
Tozunu yuttuğum sokaklarda aradığım kardeşlerimin rızkı, kaybettiğim ise çocukluğum.
İyi ve kötü kavramlarını ayırt edemeyecek kadar küçüğüm. Boyumdan büyük bir hayat yüküm var.
El açıyorum insanlara.
Ara ara annemden alıp sırtlanıyorum kağıt topladığımız çuvalı. Kağıt deyip geçmeyin elbette.
Nasibimizin yanından geçerken burnunu kapatan insanlar…
Sayın büyükler…
Ben de en az sizin çocuklarınız kadar çocuğum.
Akvaryumda bir kuşum.
Yüzüme sinen kir grisi kaderimin yüzüme düşürdüğü iz düşümü.
Aslında aşinayım beyazdan saf çocuksu masumiyetime.
Çocuğum dedim ya henüz…
Acıma ve tiksinti arası bir bakışla mühürlediğiniz gözlerinizle tanışığım.
Gün doğumuyla başlayan hayat mesaim gece yarılarına kadar sürmekte. Koca koca insanların ürküp kaçındığı sokakları meskenim bellemekteyim.
Benim evim herkesin ayak bastığı, yüreğimden de soğuk taştan kaldırımlar. Mesaimin ne bir adı var ne saati ne de mevsimi…
Korunmak nedir, aidiyet nasıl bir şeydir hiç tatmamışım.
Korkularımı bağrına basan kimsem olmamış ki bir daha anlatmayı zul bilmişim.
Gözümün karalığı bahtımın karasına galebe çalmış.
Ben Şirin…
Kasımın arefesinde dilendirildiğim bir gece vakti yabancı bir adam tarafından boğularak öldürüldüm.
Kimsesizliğim boğazımda yumru olmuştu ki çığlık dahi atmadım.
Vücudum cılız, sesim cılız ancak hikayem gürdü.
İhmaller zincirinde avuçlardan kayıp giden bir çocuk da ben oldum.
ADIM ŞİRİN…
ADIM NARİN…
ADIM ÇOCUK…