Münevver nesiller göçüp gitti, niye ve nasıl yaşadığının bile farkında olmayan bir nesil dünyası olmuş.

Boşa konuşmalar, içi boş yazılar, boşa koşturmalar, boş işler. Zalim zulüm dünyasındaki olayları, olayların erbabı ehil kişilerin analizinden yoksun, kuru haberleri ve yorumları sadece dinleyip geçmek gerçekleri görmeyi perdeliyor.

İmâm-ı Şâfî'ye sormuşlarlar, “Âhir zamanda, fitne zamânı Hakkı tutanları nasıl anlarız?”

Buyurmuş ki "düşman okunu takip ediniz, o sizi Hakk ehline götürür."

 Konuşmaları ve açıklamaları dikkatli dinlemek ve takip etmek gerek.

Türkiyemizin etrafındaki ateş çemberi gittikçe daralıyor.

İç ve dış düşmanlarla savaş zamanı yaklaşıyor.

Siyah Sancak açılmıştır.

Yalancı, ikiden fazla yüzlü, belediye başkanı ve kamu yöneticisi gibi görünüp fırsatçı ve sessiz düşmanlara karşı, uyanık bilinçli ve şuurlu olma zamanı.

Günümüzde her seçim, icraatlar, savaş silahları ve ekipmanları üretimi İstiklâl Savaşı'na hazırlık gibidir. Süreçler ve savaşlar bitmedi, artarak devam ediyor, kıyamete kadar da devam edecek. Devletler ne kadar gizlese de savaş diplomasisi daha açık oynanıyor.

YA İFFET YA ZİLLET. Filistin, Gazze ve Müslüman ülkelerin acınası halleri önümüzde. Yıkılmayan, ayakta dimdik duran tek ülke Türkiyemiz kaldı. Fanatik siyaset dönemi bitti gibi, saflar netleşti ve sıkılaştı. Millî uyanışla, daha büyük ve güçlü Türkiye için korkusuzca, dış politikada azim ve kararlı duruşla, gerekirse savaşarak devam etme kararları alınmış gibi. DARBESİZ GERÇEK DEMOKRASİ LAFTA KALMASIN DİYE, DÜŞMAN OKLARINI TÂKİP EDEREK, SAFLARIMIZI BELİRLEME ZAMÂNIDIR.

Geçmişte büyükler ne güzel nasihatlerde bulunmuşlar.

Fark etmeli insan, bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.

Bebekken, dünya benim, dercesine, avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların her şeyi bırakıp gidiyorum işte, dercesine apaçık kaldığını ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda iki metrelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.

Çok büyük ve geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.

Baskın yeteneğini fark etmeli.

Ölüm Meleği'nin her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.

Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ve fakat kendisinin güzel hazırlanmış mükellef sofralarda yemek yediğini fark etmeli.

Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı.

Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.

Evinde kedi köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.

Sevdiğine sevildiğini hissettirmenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama karşı komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.

Zenginliğin ve bereketin, sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.

Fark etmeliyiz, çok geç olmadan. Çok Şükretmeliyiz.

Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti, yarın meçhuldür.

Ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.

Hülâsâ, serencâmımız, âkıbetimiz hayrola.

Adâletiyle, Rahmetiyle, Merhametiyle muâmelesi niyâzımızdır.