Günün yorgunluğu, zihnimizi kemiren düşünceler ve yoğun şehir hayatı… Tüm bunlardan kaçmanın en güzel yollarından biri, ellerimizi toprağa değdirmek. Evimizin küçük bir köşesinde, balkonumuzda ya da bahçemizde yetiştirdiğimiz minicik bir domates bile, aslında hayatımızdaki büyük mucizelerden biridir.
Benim toprakla tanışmam ise eşim sayesinde oldu. Onun sevgisiyle birlikte, toprağın da insana huzur veren bir yanı olduğunu keşfettim. İlk kez bir fidenin büyümesini izlerken sabrı öğrendim. Toprağa emek verdikçe, onun da bize cömertçe karşılık verdiğini gördüm. O küçük mucizelerin şahidi olmak, hayata bakışımı değiştirdi.
Bir domates fidesinin filizlenmesi, minik yeşil meyvelerin zamanla kızarması ve sonunda soframıza konuk olması… İşte bu süreç, sadece bir sebzenin olgunlaşması değil, aynı zamanda bize emeğin karşılığını ve doğanın mucizelerini öğreten bir yolculuktur.
Toprakla uğraşmak, sadece ürün almak değil, ruhumuzu beslemektir. Bilim insanları bile bahçeciliğin, stresi azalttığını ve mutluluk hormonlarını artırdığını söylüyor. Çünkü doğa bize huzuru, sabrı ve emeğin kutsallığını hissettirir.
Çocuklarımızı da bu güzellikten mahrum bırakmamalıyız. Onların bir fidenin büyümesine şahit olmaları, dalından kopardıkları bir biberin, domatesin ya da salatalığın lezzetini tatmaları paha biçilemez bir deneyimdir. O an, bir sebzenin sadece marketten alınan bir ürün olmadığını, emeğin ve doğanın hediyesi olduğunu anlarlar.
Kendi yiyeceğini yetiştirmek, sadece organik beslenmek değil, aynı zamanda doğayla dost bir yaşam sürmektir. Bir çocuğun ilk defa bir domatesi kendi elleriyle koparması, onun için unutulmaz bir anı olur. O minicik eller, gelecekte daha bilinçli, doğaya saygılı bireyler yetiştirmemizi sağlar.
Büyükşehirlerin beton yığınları içinde kaybolsak da, toprakla bağımızı koparmamak bizim elimizde. Bir saksıda maydanoz, bir balkon köşesinde biber, pencere önünde yeşeren naneler bile bu bağı güçlendirebilir.
Gelin, çocuklarımıza doğayı, toprağı ve emeğin değerini öğretelim. Birlikte ekip birlikte büyütelim. Çünkü geleceğimiz, yeşeren fideler kadar umut dolu olsun. Ve en önemlisi, sevdiğimiz insanlarla toprağa dokunmanın, hayatı daha anlamlı kıldığını unutmayalım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Füsun Deniz YILMAZ
Toprakla Buluşan Eller, Geleceğe Açılan Kapılar
Günün yorgunluğu, zihnimizi kemiren düşünceler ve yoğun şehir hayatı… Tüm bunlardan kaçmanın en güzel yollarından biri, ellerimizi toprağa değdirmek. Evimizin küçük bir köşesinde, balkonumuzda ya da bahçemizde yetiştirdiğimiz minicik bir domates bile, aslında hayatımızdaki büyük mucizelerden biridir.
Benim toprakla tanışmam ise eşim sayesinde oldu. Onun sevgisiyle birlikte, toprağın da insana huzur veren bir yanı olduğunu keşfettim. İlk kez bir fidenin büyümesini izlerken sabrı öğrendim. Toprağa emek verdikçe, onun da bize cömertçe karşılık verdiğini gördüm. O küçük mucizelerin şahidi olmak, hayata bakışımı değiştirdi.
Bir domates fidesinin filizlenmesi, minik yeşil meyvelerin zamanla kızarması ve sonunda soframıza konuk olması… İşte bu süreç, sadece bir sebzenin olgunlaşması değil, aynı zamanda bize emeğin karşılığını ve doğanın mucizelerini öğreten bir yolculuktur.
Toprakla uğraşmak, sadece ürün almak değil, ruhumuzu beslemektir. Bilim insanları bile bahçeciliğin, stresi azalttığını ve mutluluk hormonlarını artırdığını söylüyor. Çünkü doğa bize huzuru, sabrı ve emeğin kutsallığını hissettirir.
Çocuklarımızı da bu güzellikten mahrum bırakmamalıyız. Onların bir fidenin büyümesine şahit olmaları, dalından kopardıkları bir biberin, domatesin ya da salatalığın lezzetini tatmaları paha biçilemez bir deneyimdir. O an, bir sebzenin sadece marketten alınan bir ürün olmadığını, emeğin ve doğanın hediyesi olduğunu anlarlar.
Kendi yiyeceğini yetiştirmek, sadece organik beslenmek değil, aynı zamanda doğayla dost bir yaşam sürmektir. Bir çocuğun ilk defa bir domatesi kendi elleriyle koparması, onun için unutulmaz bir anı olur. O minicik eller, gelecekte daha bilinçli, doğaya saygılı bireyler yetiştirmemizi sağlar.
Büyükşehirlerin beton yığınları içinde kaybolsak da, toprakla bağımızı koparmamak bizim elimizde. Bir saksıda maydanoz, bir balkon köşesinde biber, pencere önünde yeşeren naneler bile bu bağı güçlendirebilir.
Gelin, çocuklarımıza doğayı, toprağı ve emeğin değerini öğretelim. Birlikte ekip birlikte büyütelim. Çünkü geleceğimiz, yeşeren fideler kadar umut dolu olsun. Ve en önemlisi, sevdiğimiz insanlarla toprağa dokunmanın, hayatı daha anlamlı kıldığını unutmayalım.