Son dönemde yaşananlar, yakın tarih okumaları beni şu sonuca çıkardı:
Türkiye dünyanın ideoloji laboratuvarı olarak kullanılıyor. Yahudi, Siyonist aklı kendi çıkarları için ideolojiler geliştirir, yeni inanç sistemleri icat eder, yeni devlet ve toplum yapıları inşa eder sonra bunları yavaş yavaş kullanmaya başlar iyi sonuçları da kötü sonuçları da not eder ve sonuç olarak kötü olanları başta Türkiye olmak üzere el altında tutmak istedikleri devlet ve toplumlara enjekte ederler. Bunu da demokrasi ve modernleşme olarak tanıtırlar ki kimse itiraz edemesin.
Yakın siyasi tarih bunun örnekleriyle doludur. Demokrasi, ulus devlet, ulus toplum, laiklik, kapitalizm, liberalizm vs.
Bu kavramları ilk okuduğunuzda ne var ki bunda, demokrasinin olmazsa olmazları demeniz gayet normal çünkü öyle düşünmeniz gerekiyor!
Şunu bilmekte fayda var; demokratik modern devlet, sanayi devriminin (ABD VE FRANSIZ DEVRİMLERİ DE YAHUDİ SİYONİST AKIL TARAINDAN GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR) bir taşıyıcısı olarak içinde barındırdığı gerilimleri ve geçmişin kopan geleneksel ve yerel bağları yerine inşa ettiği seküler (DİNSİZ, MİLLİYETSİZ) egemenlik anlayışı çerçevesinde kendini yeni geleneklerle anlamlandırmıştır.
Bu siyasal ve sosyolojik kavramsal evrim en çok doğu toplumlarına en başta da Türkiye’ye zarar vermiştir.
Bu evrim kendisini ekonomide kapitalizm, inançta laiklik ve seküler yapı, kültürde modernizm, devlet idari yönetiminde cumhuriyet ve parlamenter yönetim, devlet toplum ilişkisinde çok yapılı ulus devlet, içtimai hayatta ise ulus toplum şeklinde göstermiştir.
Tüm bu evrimin tek sonucu Hristiyan Batının ırk ve inanç temelli baskı ve kırımından kurtulmak isteyen Yahudi’nin bunlara sebep olan kendi içindeki milli yapıyı dışarda tutacak şekilde konumlanarak ulus devlet sistemi ile coğrafyalara belirgin sınırlar çizdi ki sömürü sistemi kesintisiz ve sorunsuz işlesin, ekonomide sınırları kaldırdı. Toplumsal yapıyı kırılgan hale getirdi, toplumları bir arada ve aynı amaca yönelten hem inanç hem de kültür temelli milli şuur, laiklik ve ulus devlet anlayışı ile devlet sistemi içinden izole edildi. Yani devletlerin ve toplumların kimliği ve ruhu alınarak modern zombi toplumlar inşa edildi.
Çok uzatmaya gerek yok
Türkiye’de de son dönemde ‘’Türkiyelilik’’ diye uydurma alçakça bir kavram türemeye başladı. Türk deyince ırkçılık oluyormuş ve çatışmaya yol açarmış. Bu iddiada bulunan her kim varsa bölücü başı terörist apo’dan farkı yoktur. Bu ağız Siyonist terörizmin ağzıdır.
İşte yukarıda izah ettiğimiz, toplumu ortak değerler etrafında bir arada tutan milli şuuru, kavramlar üzerinden erozyona uğratmak ve sözde ulus devlet kavramı altında kimseyi kırmayın, her halk eşittir, herkes kendi dilini konuşsun ama bir arada kalın, kavga etmeyin yoksa demokratik bir toplum olamazsınız diye bölücülük faaliyeti yürütmek tir yapılmaya çalışılan.
Kutsal değerlerimizi elimizden alanlar şimdi de gözlerini milli değerlerimize kimliğimize dikmişler .
Tekrar etmekte fayda var :
Anayasa Madde 54- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür.
Bu devletin çatısı altında yaşayan bizler devletimize ya milliyet ya da tabiiyet bağı ile bağlıyız. Bu devlette ikilik çıkarmanın sebebi milliyet olamaz. Birey ve toplum devletten her hakkı talep edebilir ancak milliyet asla tek başına bir hak olarak talep edilemez.
Burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir, bu devlete bağlı olan herkes Türk’tür.
Eğer bu duruştan taviz verilirse aynı gemide olan herkes batacaktır. Yakın dönem ve tarihteki ibretlik örnekler milliyet hakkı talebinin nelere mal olduğunu ve en çok da kandırılarak bu talebi dillendirenlerin bedel ödediğini gösterecektir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Av. Ertuğrul Akar
TÜRKİYEDE TÜRK’ÜM DEMEK SUÇ MU OLACAK?
Son dönemde yaşananlar, yakın tarih okumaları beni şu sonuca çıkardı:
Türkiye dünyanın ideoloji laboratuvarı olarak kullanılıyor. Yahudi, Siyonist aklı kendi çıkarları için ideolojiler geliştirir, yeni inanç sistemleri icat eder, yeni devlet ve toplum yapıları inşa eder sonra bunları yavaş yavaş kullanmaya başlar iyi sonuçları da kötü sonuçları da not eder ve sonuç olarak kötü olanları başta Türkiye olmak üzere el altında tutmak istedikleri devlet ve toplumlara enjekte ederler. Bunu da demokrasi ve modernleşme olarak tanıtırlar ki kimse itiraz edemesin.
Yakın siyasi tarih bunun örnekleriyle doludur. Demokrasi, ulus devlet, ulus toplum, laiklik, kapitalizm, liberalizm vs.
Bu kavramları ilk okuduğunuzda ne var ki bunda, demokrasinin olmazsa olmazları demeniz gayet normal çünkü öyle düşünmeniz gerekiyor!
Şunu bilmekte fayda var; demokratik modern devlet, sanayi devriminin (ABD VE FRANSIZ DEVRİMLERİ DE YAHUDİ SİYONİST AKIL TARAINDAN GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR) bir taşıyıcısı olarak içinde barındırdığı gerilimleri ve geçmişin kopan geleneksel ve yerel bağları yerine inşa ettiği seküler (DİNSİZ, MİLLİYETSİZ) egemenlik anlayışı çerçevesinde kendini yeni geleneklerle anlamlandırmıştır.
Bu siyasal ve sosyolojik kavramsal evrim en çok doğu toplumlarına en başta da Türkiye’ye zarar vermiştir.
Bu evrim kendisini ekonomide kapitalizm, inançta laiklik ve seküler yapı, kültürde modernizm, devlet idari yönetiminde cumhuriyet ve parlamenter yönetim, devlet toplum ilişkisinde çok yapılı ulus devlet, içtimai hayatta ise ulus toplum şeklinde göstermiştir.
Tüm bu evrimin tek sonucu Hristiyan Batının ırk ve inanç temelli baskı ve kırımından kurtulmak isteyen Yahudi’nin bunlara sebep olan kendi içindeki milli yapıyı dışarda tutacak şekilde konumlanarak ulus devlet sistemi ile coğrafyalara belirgin sınırlar çizdi ki sömürü sistemi kesintisiz ve sorunsuz işlesin, ekonomide sınırları kaldırdı. Toplumsal yapıyı kırılgan hale getirdi, toplumları bir arada ve aynı amaca yönelten hem inanç hem de kültür temelli milli şuur, laiklik ve ulus devlet anlayışı ile devlet sistemi içinden izole edildi. Yani devletlerin ve toplumların kimliği ve ruhu alınarak modern zombi toplumlar inşa edildi.
Çok uzatmaya gerek yok
Türkiye’de de son dönemde ‘’Türkiyelilik’’ diye uydurma alçakça bir kavram türemeye başladı. Türk deyince ırkçılık oluyormuş ve çatışmaya yol açarmış. Bu iddiada bulunan her kim varsa bölücü başı terörist apo’dan farkı yoktur. Bu ağız Siyonist terörizmin ağzıdır.
İşte yukarıda izah ettiğimiz, toplumu ortak değerler etrafında bir arada tutan milli şuuru, kavramlar üzerinden erozyona uğratmak ve sözde ulus devlet kavramı altında kimseyi kırmayın, her halk eşittir, herkes kendi dilini konuşsun ama bir arada kalın, kavga etmeyin yoksa demokratik bir toplum olamazsınız diye bölücülük faaliyeti yürütmek tir yapılmaya çalışılan.
Kutsal değerlerimizi elimizden alanlar şimdi de gözlerini milli değerlerimize kimliğimize dikmişler .
Tekrar etmekte fayda var :
Anayasa Madde 54- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür.
Bu devletin çatısı altında yaşayan bizler devletimize ya milliyet ya da tabiiyet bağı ile bağlıyız. Bu devlette ikilik çıkarmanın sebebi milliyet olamaz. Birey ve toplum devletten her hakkı talep edebilir ancak milliyet asla tek başına bir hak olarak talep edilemez.
Burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir, bu devlete bağlı olan herkes Türk’tür.
Eğer bu duruştan taviz verilirse aynı gemide olan herkes batacaktır. Yakın dönem ve tarihteki ibretlik örnekler milliyet hakkı talebinin nelere mal olduğunu ve en çok da kandırılarak bu talebi dillendirenlerin bedel ödediğini gösterecektir.