Prof. Dr. Ebru Demircioğlu, tarihimizde Türk kadınlarının her alanda güçlü bir temsile sahip olduğunu söylüyor. Osmanlı’da Kadının Gücü: Osmanlı Kadın Cemiyetleri isimli yeni kitabında 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı toplumunda kadınların yer aldıkları ve bizzat kurdukları kadın cemiyetlerini anlatıyor.
Haber Giriş Tarihi: 23.12.2023 10:18
Haber Güncellenme Tarihi: 23.12.2023 10:47
Kaynak:
Netgercek Özel
Prof. Dr. Ebru Demircioğlu, Türk kadınının tarihte daima çok önemli roller üstlendiğine inanan ve konuda çok önemli bilimsel araştırmalar yapan bir bilim kadını. Kendisi bu tarih çalışmalarıyla günümüz gençlerine ve özellikle de kadınlara cesaret veriyor. Yakın zamanda yayınlanan yeni kitabı ve 'kadın tarihi' üzerine görüşlerini sorduk. İşte Prof. Demircioğlu'nun yanıtları:
Ebru Hocam merhaba, siz tarih eğitimi profesörüsünüz ve biz sizi daha çok “Kadın Tarihi” çalışmaları ile biliyoruz. Sizi bu konuda çalışmaya, bu alana yönelten nedir?
Yüksek lisans tezimde tarih ders kitaplarında görsellerin analizini çalıştım. Doktora tezimde ise tarih ders kitaplarında toplumsal cinsiyet analizi çalıştım. Ve ortaya beklemediğim ya da öğrenciyken çok da farkında olmadığım sonuçlar çıktı. Tarih ders kitaplarında kadınlar yok denecek kadar az yer alıyordu. Oysaki tarihimize baktığımızda Türk kadını her alanda temsil edildiğini görüyoruz. Özellikle 19. yüzyıldada Osmanlı Devleti döneminde kadınların neler yaptığını, neleri başardığını görünce bunları ortaya koyarak ülkemizdeki kadınlara ve kız çocuklarına iyi rol modeller sunmak ve onlara, bu kadınlardan esinlenerek ve cesaret alarak neler yapabileceklerini göstermek istedim. Özellikle de Osmanlı döneminde kadınların çok kötü bir hayatları varmış gibi oluşturulan algıyı kırarak, görünmez kılınan kadınlarımızı ortaya çıkarıp Türk gençliğinde ve Türk kadınlarında farkındalık yaratmak istedim.
Kadın tarihine baktığımızda diğer milletlerle bizi ayırt eden neler var?
Müslüman Osmanlı kadını 19. yüzyılda Batı kadını ile kıyaslandığında daha geniş haklara sahip olmuştur. Hatta Osmanlıda kadın Avrupa’daki kadından çok daha fazla bir şekilde sosyal hayatın içerisinde yer alıyordu. Vakıf yöneticiliği yapan kadınlar var. Haklar bakımından İslam zaten kadınlara mal ayrımı, mülkiyet hakkı, miras hakkı, tevfiz-i talak hakkı gibi haklar vermiştir. Hem Batı’da hem bizde kadınların eğitimi dinin etkisi ile daha iyi bir eş ve anne olabilmek için meşru hale getirilmeye çalışılmıştır.
Osmanlı kadını evlenmeden önce sahip olduğu mallar kocasına geçmez kendi idaresi altında kalır ve kocası kadının rızası olmadan malını tasarruf edemez. Batı’da kadınlar 19. yüzyıla kadar kocalarının veya babalarının mülkü olmuşlardır, evlendikleri zaman ise eşlerinin izni ile anlaşma yapabilmiş ve davada taraf olabilmişlerdir. Eşyalar üzerindeki tasarruf hakkı erkeklerin olmuştur. Örneğin ABD’de evli kadınların mülkiyet hakları 1809’da verilmiştir. İngiltere’de 1870-1882’de “Evli Kadınların Mal Edinme Yasası” çıkmadan önce kadın evlendikten sonra tüm malları ailesinden miras da dâhil kocasının üzerine geçiyordu ve kadının bu mallarda tasarruf hakkı olmuyordu. Bu duruma önlem için İngiltere’de birçok aristokrat baba kızları evlenirken eşlerinden ayrı paraları olması için başkalarının adı ile “trust” hesaplar açmış ve kızlarını maddi anlamda güvence altına almak istemişlerdir. Kadınlar kocalarının rızası olmadan maddi veya başka konularda imza atamazdı. Örneğin İngiltere’de 1884’e kadar kadının adı “köle” veya “mal” anlamına gelen “chattel” olmuştur. İsviçre’de ise evli kadınlara mallarının yönetim hakkı 1884’de verilmiştir. Ayrıca boşanma yasaktı fakat ayrılık belgesi alma hakkı bulunmuştur. Ayrılma sürecinde kocalar kadınların mülklerine el koyabilmiş ve çocukların da sahibi kabul edilmiştir.
Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlardan 11, Belçikalılardan 14 yıl önce elde ettiler.
Günümüzde tarih bilimine hâkim olmak gerçekten çok önemli. Osmanlı’dan bu yana kadın tarihi konulu bir konferans yapsak özetle ve başlıklar olarak neler söyleyebiliriz?
Osmanlı döneminde eğitimde kadın, edebiyatta kadın, memuriyette kadın, ülke savunmasında kadın, ülke yönetiminde kadın, hukukta kadın, ekonomide kadın, sağlıkta kadın, basında kadın, mimar ve mühendislikte kadın, sosyal hayatta ve cemiyetlerde kadın, sanatta ve sporda kadın, hayır işlerinde kadın.
Yeni bir kitabınız da yakında raflarda yerini aldı. Kitabınızın konusu nedir? Şu ana kadar geri dönüşler nasıl?
Osmanlı’da Kadının Gücü: Osmanlı Kadın Cemiyetleri isimli çalışmamda 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı toplumunda kadınların yer aldıkları ve bizzat kurdukları kadın cemiyetlerini kaleme aldım.
Araştırma yaparken farklı kaynaklarda karşılaştığım kadın cemiyetleriyle ilgili pek çok farklı ve yanlış bilgilerin olduğunu, bazı cemiyetlerle ilgili eksik ya da çok kısa bilgi verildiği gördüm. Bu konuyla ilgili bütüncül bir çalışmanın olmadığını fark ettim. Bu nedenle ulaşabildim kaynaklar çerçevesinde derli toplu bilgilerin yer aldığı, en geniş kapsamlı bir eser hazırladım.
19. yüzyılın ikinci yarısında, imparatorluğun en zor günlerinde kadınların zorluklar karşısında ne tür faaliyetler yaptıklarını tespit etmek istedim. Çünkü yaptığım her bir araştırmada bu süreçte hem maddi hem manevi pek çok olumsuzluk vardı: savaş, açlık, yoksulluk, cahillik ve ölümün kol gezdiği yurdumuzda, insanları toplayarak millet bilincini aşılayan ve onları her yönden destekleyerek bu harekete geçiren ve bu problemlere çözümler geliştiren lider kadınlar olduğunu gördüm. Ve bu lider kadınların arkalarına takılan yüzlerce kadınların olduğunu.
Kitabın konusu Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet’e kadar kurulan kadın cemiyetlerinin tamamının ne zaman, kim ya da kimler tarafından nerede kurulduklarını, ne amaçla kurulduklarını ve hangi faaliyetleri gerçekleştirdiklerini varsa tüzüklerini yazdım.
Geri dönüşler çok güzel. Özellikle de kadın tarihi konusuna ilgi duyanlar hemen edindiklerini, okurken çok duygulandıklarını ifade ediyorlar.
Osmanlı’da Müslüman kadınların bir araya gelerek oluşturdukları ilk cemiyet örneklerine, Kırım Savaşı (1853-1856) sonrasında rastlanılmıştır. Savaş esnasında yaralı askerlere ve göçmenlere yardım etmek amacıyla İstanbul’a gelen yabancı kadınlar, savaş alanlarında yaralı askerlere bakacak Müslüman kadınların bulunmadığını görünce şikâyette bulunmuş ve “Neden Müslüman kadınlar hastabakıcılık yapmıyor, askere yardım etmiyor evlerine kapanıp oturuyorlar?” soruları ve göçmenlerin sıkıntıları, Osmanlı kadınlarının örgütlenmelerini hızlandıran etkenler olmuştur.
İlk kadın kuruluşu olarak kaynakların büyük çoğunluğunda 1896’da Fatma Aliye Hanım ve arkadaşları tarafından kurulan Muhadenet-i Nisvan’ın (Kadın Dayanışması)adı geçse de bu bilgi yanlıştır. Kuruluş tarihine baktığımızda Osmanlı’da ilk kadın cemiyetinin 1876’da Mithat Paşa’nın eşi tarafından kurulan Yaralılara Yardım Komitesi olduğunu görüyoruz.
İlk kadın cemiyetleri elit sınıfa ait kadınlar tarafından kuruldu. Bu kadınlar Saraydan, üst düzey Osmanlı yöneticilerinin ve şehrin ileri gelenlerinin eşleri ve kızlarından oluşuyor.
Adile Sultan, Gülcemal başkadınefendi (V.Mehmet Reşad’ın annesi). Ahmet Cevdet Paşa’nın kızları olan Fatma Aliye Hanım ve Emine Semiye Hanım birden çok cemiyet kurmuş ve yönetiminde yer almıştır. Zekiye Hanım (Abdülkerim Paşa’nın kızı). Prenses Naime Yusuf Hanım, Halide Edip (Adıvar) Hanım, Hamiyet Hulisi (Morali Subhi Paşa’nın kızı) Nezihe Muhittin, Nuriye Ulviye (Mevlan) Hanım, Behire Hakkı Hanım, Muallime Nakiye Hanım, Zekiye Hanım (Mevlevî Şeyhi Amil Çelebi’nin eşi), Melek Hanım (Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi),
Türk kadınlarının kurdukları cemiyetlerin farklı amaçları bulunuyordu. Ard arda devam eden savaşlardan dolayı cephedeki erkek nüfusunun geride bıraktığı ailelerine, yetim ve dul kalanlarına destek olmak; bu kadınları ve onların çocuklarını eğitmek; kadınlara el sanatları öğretmek, el becerilerini geliştirmek ve meslek sahibi yapmak; kadın erkek eşitsizliği ile mücadele etmek ön plana çıkan amaçlardır. Bunun yanında cemiyetlerin yoksulların ihtiyaçlarını gidermek, kültür düzeylerini yükseltmek, ülke problemlerine yönelik çözümler geliştirmek, yaralılara bakım ve tedavi hizmeti vermek, yiyecek ve giyecek temin etmek, savaşlarda cephane sağlamak ve taşımak gibi hedefleri de mevcuttu. Kurulan bu ilk kadın cemiyetleri sayesinde kadınlar toplantılar düzenleyerek, buralarda yaptıkları konuşmalarla hitap etme ve örgütlenme konusunda ciddi bir deneyim de kazanmışlardır.
Kadınlar, vatanlarını cephede savunan Türk askeri için kapı kapı dolaşıp yardım toplamışlar, kışlık giyecek ve yiyecek sağlamışlardır. Cephede şehit ya da gazi olanların ailelerine de sahip çıkıp onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışarak dershaneler, kurslar ve sanat evi açmışlar; konferanslar, sergiler, tiyatrolar, piyangolar düzenlemişler; bir meslek öğretip bir işte istihdam etmişlerdir.
Yaptığınız araştırmalar ve kitaplarınız ışığında topluma bir bilim insanı olarak ne mesajlar verebilirsiniz?
Kadınların Osmanlı Dönemi’nde pasif bir şekilde hayat sürdükleri, ikincil bir statüde oldukları gibi inşa edilen olumsuz algıların doğru olmadığını yaptığım çalışmalar ortaya çıkarıyor. Tarih, sosyal bilgiler ve edebiyat ders kitaplarında ayrı bir ünite olarak kadınlarla ilgili bir ünitenin yer alması gerekiyor. Gençlerimizi bu kadınlardan ve onların yaptıklarından, elde ettikleri başarılardan ancak eğitim ve öğretim sayesinde haberdar edebiliriz. Bir buçuk asır önce her türlü olumsuzluk içerisinde pek çok engeli aşarak pek çok ilki gerçekleştiren ve çeşitli başarılara imza atan Türk kadını bugün çok daha büyük başarılara imza atabilir. Bu kadınların o günkü yaptıklarından ve elde etikleri başarılarından, bugünün gençleri ve tüm kadınlar ilham alabilir. O kadınlar şüphesiz Türk milleti için harika birer rol modeldir. Bu çağın imkânları düşünüldüğünde kadınların hemen her alanda elde edemeyecekleri hiç başarı olmayacağına inanıyorum. Türkiye yüzyılı aynı zamanda Türk kadınların da yüzyılı olacaktır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Türkiye Yüzyılı, Türk kadınlarının da yüzyılı!
Prof. Dr. Ebru Demircioğlu, tarihimizde Türk kadınlarının her alanda güçlü bir temsile sahip olduğunu söylüyor. Osmanlı’da Kadının Gücü: Osmanlı Kadın Cemiyetleri isimli yeni kitabında 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı toplumunda kadınların yer aldıkları ve bizzat kurdukları kadın cemiyetlerini anlatıyor.
Prof. Dr. Ebru Demircioğlu, Türk kadınının tarihte daima çok önemli roller üstlendiğine inanan ve konuda çok önemli bilimsel araştırmalar yapan bir bilim kadını. Kendisi bu tarih çalışmalarıyla günümüz gençlerine ve özellikle de kadınlara cesaret veriyor. Yakın zamanda yayınlanan yeni kitabı ve 'kadın tarihi' üzerine görüşlerini sorduk. İşte Prof. Demircioğlu'nun yanıtları:
Ebru Hocam merhaba, siz tarih eğitimi profesörüsünüz ve biz sizi daha çok “Kadın Tarihi” çalışmaları ile biliyoruz. Sizi bu konuda çalışmaya, bu alana yönelten nedir?
Yüksek lisans tezimde tarih ders kitaplarında görsellerin analizini çalıştım. Doktora tezimde ise tarih ders kitaplarında toplumsal cinsiyet analizi çalıştım. Ve ortaya beklemediğim ya da öğrenciyken çok da farkında olmadığım sonuçlar çıktı. Tarih ders kitaplarında kadınlar yok denecek kadar az yer alıyordu. Oysaki tarihimize baktığımızda Türk kadını her alanda temsil edildiğini görüyoruz. Özellikle 19. yüzyıldada Osmanlı Devleti döneminde kadınların neler yaptığını, neleri başardığını görünce bunları ortaya koyarak ülkemizdeki kadınlara ve kız çocuklarına iyi rol modeller sunmak ve onlara, bu kadınlardan esinlenerek ve cesaret alarak neler yapabileceklerini göstermek istedim. Özellikle de Osmanlı döneminde kadınların çok kötü bir hayatları varmış gibi oluşturulan algıyı kırarak, görünmez kılınan kadınlarımızı ortaya çıkarıp Türk gençliğinde ve Türk kadınlarında farkındalık yaratmak istedim.
Kadın tarihine baktığımızda diğer milletlerle bizi ayırt eden neler var?
Müslüman Osmanlı kadını 19. yüzyılda Batı kadını ile kıyaslandığında daha geniş haklara sahip olmuştur. Hatta Osmanlıda kadın Avrupa’daki kadından çok daha fazla bir şekilde sosyal hayatın içerisinde yer alıyordu. Vakıf yöneticiliği yapan kadınlar var. Haklar bakımından İslam zaten kadınlara mal ayrımı, mülkiyet hakkı, miras hakkı, tevfiz-i talak hakkı gibi haklar vermiştir. Hem Batı’da hem bizde kadınların eğitimi dinin etkisi ile daha iyi bir eş ve anne olabilmek için meşru hale getirilmeye çalışılmıştır.
Osmanlı kadını evlenmeden önce sahip olduğu mallar kocasına geçmez kendi idaresi altında kalır ve kocası kadının rızası olmadan malını tasarruf edemez. Batı’da kadınlar 19. yüzyıla kadar kocalarının veya babalarının mülkü olmuşlardır, evlendikleri zaman ise eşlerinin izni ile anlaşma yapabilmiş ve davada taraf olabilmişlerdir. Eşyalar üzerindeki tasarruf hakkı erkeklerin olmuştur. Örneğin ABD’de evli kadınların mülkiyet hakları 1809’da verilmiştir. İngiltere’de 1870-1882’de “Evli Kadınların Mal Edinme Yasası” çıkmadan önce kadın evlendikten sonra tüm malları ailesinden miras da dâhil kocasının üzerine geçiyordu ve kadının bu mallarda tasarruf hakkı olmuyordu. Bu duruma önlem için İngiltere’de birçok aristokrat baba kızları evlenirken eşlerinden ayrı paraları olması için başkalarının adı ile “trust” hesaplar açmış ve kızlarını maddi anlamda güvence altına almak istemişlerdir. Kadınlar kocalarının rızası olmadan maddi veya başka konularda imza atamazdı. Örneğin İngiltere’de 1884’e kadar kadının adı “köle” veya “mal” anlamına gelen “chattel” olmuştur. İsviçre’de ise evli kadınlara mallarının yönetim hakkı 1884’de verilmiştir. Ayrıca boşanma yasaktı fakat ayrılık belgesi alma hakkı bulunmuştur. Ayrılma sürecinde kocalar kadınların mülklerine el koyabilmiş ve çocukların da sahibi kabul edilmiştir.
Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlardan 11, Belçikalılardan 14 yıl önce elde ettiler.
Günümüzde tarih bilimine hâkim olmak gerçekten çok önemli. Osmanlı’dan bu yana kadın tarihi konulu bir konferans yapsak özetle ve başlıklar olarak neler söyleyebiliriz?
Osmanlı döneminde eğitimde kadın, edebiyatta kadın, memuriyette kadın, ülke savunmasında kadın, ülke yönetiminde kadın, hukukta kadın, ekonomide kadın, sağlıkta kadın, basında kadın, mimar ve mühendislikte kadın, sosyal hayatta ve cemiyetlerde kadın, sanatta ve sporda kadın, hayır işlerinde kadın.
Yeni bir kitabınız da yakında raflarda yerini aldı. Kitabınızın konusu nedir? Şu ana kadar geri dönüşler nasıl?
Osmanlı’da Kadının Gücü: Osmanlı Kadın Cemiyetleri isimli çalışmamda 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı toplumunda kadınların yer aldıkları ve bizzat kurdukları kadın cemiyetlerini kaleme aldım.
Araştırma yaparken farklı kaynaklarda karşılaştığım kadın cemiyetleriyle ilgili pek çok farklı ve yanlış bilgilerin olduğunu, bazı cemiyetlerle ilgili eksik ya da çok kısa bilgi verildiği gördüm. Bu konuyla ilgili bütüncül bir çalışmanın olmadığını fark ettim. Bu nedenle ulaşabildim kaynaklar çerçevesinde derli toplu bilgilerin yer aldığı, en geniş kapsamlı bir eser hazırladım.
19. yüzyılın ikinci yarısında, imparatorluğun en zor günlerinde kadınların zorluklar karşısında ne tür faaliyetler yaptıklarını tespit etmek istedim. Çünkü yaptığım her bir araştırmada bu süreçte hem maddi hem manevi pek çok olumsuzluk vardı: savaş, açlık, yoksulluk, cahillik ve ölümün kol gezdiği yurdumuzda, insanları toplayarak millet bilincini aşılayan ve onları her yönden destekleyerek bu harekete geçiren ve bu problemlere çözümler geliştiren lider kadınlar olduğunu gördüm. Ve bu lider kadınların arkalarına takılan yüzlerce kadınların olduğunu.
Kitabın konusu Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet’e kadar kurulan kadın cemiyetlerinin tamamının ne zaman, kim ya da kimler tarafından nerede kurulduklarını, ne amaçla kurulduklarını ve hangi faaliyetleri gerçekleştirdiklerini varsa tüzüklerini yazdım.
Geri dönüşler çok güzel. Özellikle de kadın tarihi konusuna ilgi duyanlar hemen edindiklerini, okurken çok duygulandıklarını ifade ediyorlar.
Osmanlı’da Müslüman kadınların bir araya gelerek oluşturdukları ilk cemiyet örneklerine, Kırım Savaşı (1853-1856) sonrasında rastlanılmıştır. Savaş esnasında yaralı askerlere ve göçmenlere yardım etmek amacıyla İstanbul’a gelen yabancı kadınlar, savaş alanlarında yaralı askerlere bakacak Müslüman kadınların bulunmadığını görünce şikâyette bulunmuş ve “Neden Müslüman kadınlar hastabakıcılık yapmıyor, askere yardım etmiyor evlerine kapanıp oturuyorlar?” soruları ve göçmenlerin sıkıntıları, Osmanlı kadınlarının örgütlenmelerini hızlandıran etkenler olmuştur.
İlk kadın kuruluşu olarak kaynakların büyük çoğunluğunda 1896’da Fatma Aliye Hanım ve arkadaşları tarafından kurulan Muhadenet-i Nisvan’ın (Kadın Dayanışması) adı geçse de bu bilgi yanlıştır. Kuruluş tarihine baktığımızda Osmanlı’da ilk kadın cemiyetinin 1876’da Mithat Paşa’nın eşi tarafından kurulan Yaralılara Yardım Komitesi olduğunu görüyoruz.
İlk kadın cemiyetleri elit sınıfa ait kadınlar tarafından kuruldu. Bu kadınlar Saraydan, üst düzey Osmanlı yöneticilerinin ve şehrin ileri gelenlerinin eşleri ve kızlarından oluşuyor.
Adile Sultan, Gülcemal başkadınefendi (V.Mehmet Reşad’ın annesi). Ahmet Cevdet Paşa’nın kızları olan Fatma Aliye Hanım ve Emine Semiye Hanım birden çok cemiyet kurmuş ve yönetiminde yer almıştır. Zekiye Hanım (Abdülkerim Paşa’nın kızı). Prenses Naime Yusuf Hanım, Halide Edip (Adıvar) Hanım, Hamiyet Hulisi (Morali Subhi Paşa’nın kızı) Nezihe Muhittin, Nuriye Ulviye (Mevlan) Hanım, Behire Hakkı Hanım, Muallime Nakiye Hanım, Zekiye Hanım (Mevlevî Şeyhi Amil Çelebi’nin eşi), Melek Hanım (Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi),
Türk kadınlarının kurdukları cemiyetlerin farklı amaçları bulunuyordu. Ard arda devam eden savaşlardan dolayı cephedeki erkek nüfusunun geride bıraktığı ailelerine, yetim ve dul kalanlarına destek olmak; bu kadınları ve onların çocuklarını eğitmek; kadınlara el sanatları öğretmek, el becerilerini geliştirmek ve meslek sahibi yapmak; kadın erkek eşitsizliği ile mücadele etmek ön plana çıkan amaçlardır. Bunun yanında cemiyetlerin yoksulların ihtiyaçlarını gidermek, kültür düzeylerini yükseltmek, ülke problemlerine yönelik çözümler geliştirmek, yaralılara bakım ve tedavi hizmeti vermek, yiyecek ve giyecek temin etmek, savaşlarda cephane sağlamak ve taşımak gibi hedefleri de mevcuttu. Kurulan bu ilk kadın cemiyetleri sayesinde kadınlar toplantılar düzenleyerek, buralarda yaptıkları konuşmalarla hitap etme ve örgütlenme konusunda ciddi bir deneyim de kazanmışlardır.
Kadınlar, vatanlarını cephede savunan Türk askeri için kapı kapı dolaşıp yardım toplamışlar, kışlık giyecek ve yiyecek sağlamışlardır. Cephede şehit ya da gazi olanların ailelerine de sahip çıkıp onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışarak dershaneler, kurslar ve sanat evi açmışlar; konferanslar, sergiler, tiyatrolar, piyangolar düzenlemişler; bir meslek öğretip bir işte istihdam etmişlerdir.
Yaptığınız araştırmalar ve kitaplarınız ışığında topluma bir bilim insanı olarak ne mesajlar verebilirsiniz?
Kadınların Osmanlı Dönemi’nde pasif bir şekilde hayat sürdükleri, ikincil bir statüde oldukları gibi inşa edilen olumsuz algıların doğru olmadığını yaptığım çalışmalar ortaya çıkarıyor. Tarih, sosyal bilgiler ve edebiyat ders kitaplarında ayrı bir ünite olarak kadınlarla ilgili bir ünitenin yer alması gerekiyor. Gençlerimizi bu kadınlardan ve onların yaptıklarından, elde ettikleri başarılardan ancak eğitim ve öğretim sayesinde haberdar edebiliriz. Bir buçuk asır önce her türlü olumsuzluk içerisinde pek çok engeli aşarak pek çok ilki gerçekleştiren ve çeşitli başarılara imza atan Türk kadını bugün çok daha büyük başarılara imza atabilir. Bu kadınların o günkü yaptıklarından ve elde etikleri başarılarından, bugünün gençleri ve tüm kadınlar ilham alabilir. O kadınlar şüphesiz Türk milleti için harika birer rol modeldir. Bu çağın imkânları düşünüldüğünde kadınların hemen her alanda elde edemeyecekleri hiç başarı olmayacağına inanıyorum. Türkiye yüzyılı aynı zamanda Türk kadınların da yüzyılı olacaktır.
Kaynak: Netgercek Özel
En Çok Okunan Haberler