Hava Durumu

Pandemi ve depremler, toplumsal anksiyete krizine dönüştü

Psikolog Sare Uçar pandemi ile başlayan sonrasında ekonomik zorluklar ve depremle devam eden travmaların panik bozukluk ve anksiyeteyi artırdığını söylüyor.

Haber Giriş Tarihi: 30.08.2023 18:23
Haber Güncellenme Tarihi: 30.08.2023 20:47
Kaynak: Haber Merkezi
netgercek.com
Pandemi ve depremler, toplumsal anksiyete krizine dönüştü

Uzman Klinik Psikolog Sare Uçar, hastanede ve kurduğu klinikte danışanlarına psikolog olarak hizmet veriyor, 12 yıl önce yolu Sertap Erener ile kesişen Uçar, müzik yolculuğunu da sürdürüyor. Günümüzde panik bozukluk görülme yaş aralığının artık 15-16’lara kadar düştüğünü belirten Sare Uçar, güçlenen bencillik duygusunun da tehlikeli boyutlara yükseldiğine dikkat çekiyor. 

Sare Uçar, Üsküdar Üniversitesi'nde akademisyen olarak öğrencilerine fener olma çabasında. Başta müzik olmak üzere sanatın her dalının aslında bir terapi olduğuna inanıyor. Pandemi ile başlayan 'toplumsal kaygı probleminin' depremlerle beraber her geçen gün tehlikeli boyutlara doğru yol aldığını söyleyen Sare Uçar, NETGERCEK.com'un sorularını cevapladı. Uçar ile yanlış bilinenleri, bencilliğin tehlikelerini ve gelecekte Türk toplumunu nelerin beklediğini konuştuk.


PSİKOLOG MÜZİSYEN

-Psikologsunuz ama müzikle başlayalım, müzik çalışmaları nasıl gidiyor?

Profesyonel müzik hayatıma 2011’de Sertap Erener’e vokalistlik yaparak başladım. Harbiye’ye çıktığım ilk konser en heyecanlandığım andı. Harbiye her sanatçının hayalidir, çünkü orası en üsttür. Ben o zamanlar tamamen müziğe yönelmeyi düşünüyordum ancak Sertap Erener, ‘İkisini beraber götüreceğiz’ dedi. Onun sayesinde ikisini nasıl beraber götüreceğimi öğrendim. 12 yıllık sürede birçok single çıkarttım, bunlar dijital platformlarda yer alıyor. Şimdi son olarak Şehrazat’ın ‘Atıyorsun’ adlı parçası var onun single çalışmasını yapıyoruz vs.

-Psikolog olarak da iddialısınız, nasıl devam ediyor?

Pendik’te bir klinik açtım, insanların hayatına dokunmak müzik gibi psikologluk yaparken beni besliyor. Çünkü insanların gelişimini görüyorsun öncesi ve sonrasını koyuyorsun ve o çok tatmin ediyor. Mesleğimi severek yapıyorum.
Üç yıldır Üsküdar Üniversitesinde öğretim üyeliği yapıyorum yakında doçent olacağım. Öğrencilerimi çok seviyorum onların da beni sevdiğini biliyorum. Orada yüksek lisans öğrencilerine ders veriyorum. Ben de orada bir hoca olarak değil bir yol göstericileri, mesleki anlamda bir fener olmaya çalışıyorum.

PANDEMİ VE DEPREMLER…

-Son 3 yılda pandemi, depremler, ekonomik sıkıntılar ardı ardına geldi. Bunlar toplumun ve bireyin psikolojisini nasıl etkiledi?

Pandemi öncesinde çok fazla panik bozukluk yoktu. Şimdi panik bozukluk vakalarının sayısı çok arttı yaşı da düştü. 17 yıllık meslek hayatımda hiç olmadığı kadar 15-16 yaşında hastam var. Bunlara bağlı olarak anksiyete de çok arttı. İnsanlarda sosyal içe çekilmeler başladı. Kişiler kendi çevrelerini çizdi ve onun dışına çıkmamaya başladı, aileler de çocuklarına bunu yapıyor. ‘Çıkma, gitme, burada dur’ bu iyi bir şey değil. Bireyselleşmekle birey olmak arasında fark vardır. Aileler çocuklarına birey olabilme yolunda engeller çıkarıyor. Farklı korkularla tam koruma altına alıyor, sokağa bırakamıyor. Bu da özgüveni olumsuz etkiliyor. Özgüven denilen olay kişiye sonradan eklenen bir şeydir ama özgüven aşısı diye bir şey de yoktur. Kişiler kendini tanımalı, yeteneklerinin farkında olmalı, kendini geliştirmeli, küçük yerden başlayıp adımlarını büyütmeli. Böyle yaparsa etrafındakilere de faydası olur. Önce insan kendini sevsin, kendi iyi olsun sonra zaten etrafına iyi olacaktır.

Gelecekte bencillik de büyük soruh olacak. Çünkü daha da artacak. Bu, durum toplum yapısını bozuyor. Bencillik empati duygusunun yoksunluğu demektir. Artık bencil insanlar çoğalmaya başladı, ki bunlar tamamen kendi odaklı. Bir müddet sonra toplumda büyük sıkıntılar meydana getirecek. Komşuluk zaten bitti gibi trafikte yolda düşen birini gördüğünde dönüp bakmayan insanlar artıyor

MÜZİK BEDAVA TERAPİDİR!

-Müzik ile terapi arasında eskiden beri çok güçlü ilişki vardır. Bu halen geçerli mi?

İkisi inanılmaz entegre aslında. Müzik, o notaların size verdiği huzur hiçbir şeye değişilmez. Müzik başlıbaşına bir terapidir. Çünkü dinlemek, söylemek; hani insanlar 'sesim güzel değil' derler ya sesiniz güzel olmak zorunda değil, söyleyin. Her insanın sesi güzeldir, kullanmayı öğrenemsi gerekir sadece. İnsanlara söylüyorum; duşta bağıra bağıra şarkı söyleyin, arabanın içinde söyleyin. Çünkü bu bedeava terapidir. Ülkemizde terapiste gitmek lüks tüketimdir, si de bunu sanatla birleştirin, müzik, dans, resim, heykel... Kendi kendinizin psikoloğgu olabilirsiniz.

AŞKIN ÖMRÜ VAR MIDIR?

-En klasik soruyu da sormak isterim, sizce aşkın bir ömrü var mı?

Aşk bizim toplumumuzda çok yanlış konumlandırılıyor. Aşkın ömrü vardır diye düşünülüyor. Aşkın ömrü yoktur, tam tersi bence aşk yıllar geçtikçe pekişir. İki seneden sonra aşk bitmez, ‘beş sene oldu evleneli bizde aşk kalmadı artık o bağlılık’ öyle bir şey yok. Biz toplum olarak da aşkı yanlış konumlandırıyoruz ‘aşk eşittir cinsellik’ deriz. Hastalarım geliyor ‘hocam iki yıllık evliyiz cinselliğimiz çok kötü aşkım bitiyor’ diyor. Aşkın içinde cinsellik yoktur, sizin yaradana olan aşkınız vardır, arkadaşınız, dostunuz, kediniz, köpeğinize onlarla cinsellik yaşıyor musunuz? Hayır aşk bambaşka bir penceredir. Aşık olduğunuz kişiyle yan yana durmak bile seratonin hormonunu salgılatır ve sizi mutlu eder.

-Aşk nasıl pekişir?

Aşkın pekişmesinin de bir reçetesi yoktur, karşılıklı birbirlerini anlayış, güven ve o sevgiyi gösterme biçimidir. Herkesin sevgiyi gösterme biçimi de farklıdır. Kimi der ki ‘sen bana hiç seni seviyorum demiyorsun’ ama onu davranışlarıyla gösterebilir. Gerçekten onun hayatıyla alakalı artılar katar, ona bakmam onu görürüm. Bakmakla görmek arasında fark vardır. Karşısındakini görebilme becerisidir aşk.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.