Hava Durumu

#Abd

NET GERÇEK - Abd haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Abd haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kuzey Kore'nin hamlesi dünyayı ayağa kaldırdı Haber

Kuzey Kore'nin hamlesi dünyayı ayağa kaldırdı

Yonhap haber ajansının Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı'nın dayandırdığı haberine göre Kore Yarımadası'ndaki gerilim maksimum seviyeye çıktı. Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı, "ABD'nin saldırganlığı, şimdiden nükleer savaşına eşiğine gelmiş oldukça değişken bir duruma girmiş olan Kore Yarımadası ve Kuzeydoğu Asya'daki askeri gerilimleri artırdı" açıklamasında bulundu. Bakanlığın Amerikan Araştırmaları Enstitüsü'nün hazırladığı araştırma raporunda bölgedeki askeri gerilimlerin 1950-53 Kore Savaşı'nın başlamasından önceki geceye benzetildi ve ABD ile Güney Kore suçlandı. Raporda "Dünyada benzeri görülmemiş küresel ve termonükleer bir savaş ihtimalinin hızla tırmanacağı" ve sadece bölge için değil herkes için yıkıcı ve geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açacağı uyarısında bulunuldu. Haber global'in haberine göre, Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı ABD İşlerinden Sorumlu Daire Başkanı Kwon Jong-gun, cumartesi günü yaptığı açıklamada ise, ABD'nin nükleer silahlar dahil tüm askeri kapasitesiyle Güney Kore'yi savunmak için "genişletilmiş caydırıcılık" önlemleri alma taahhütlerini eleştirmişti. Kwon, "ABD'nin Kore Yarımadası ve bölgedeki askerî harekâtı ile provokasyonunun artması durumunda, Kuzey Kore'nin önlemlerinin daha ezici ve saldırgan bir şekilde genişletileceği konusunda ciddi bir şekilde uyarıyoruz." diye konuşmuştu. Kuzey Kore'nin resmi Kore Merkezi Haber Ajansı (KCNA) tarafından yayınlanan haberde, ABD'nin ülkesinin egemenliğine yönelik tehdit eylemlerini durdurmadığı sürece Pyongyang yönetiminin tutumundan vazgeçmeyeceğini vurgulayan Kwon, bunun gerçekleşmesi için Washington'ın Kuzey Kore'ye karşı "çirkin ve düşmanca politikalarını" kaldırması gerektiğini ifade etmişti. Kwon, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ın Çin ziyareti sırasında Kuzey Kore'ye baskı yapmaları için Pekin'in "eşsiz" bir konumda olduğuna dair sözlerini de "çöp" olarak nitelemişti. Kuzey Koreli uluslararası ilişkiler analisti Kang Jin song da ABD'nin "Ohio sınıfı" güdümlü balistik füze denizaltısı USS Michigan'ın Güney Kore limanlarına demirlemesini değerlendirmiş ve çarpıcı ifadeler kullanmıştı. ABD'nin stratejik varlıklarını pervasızca konuşlandırdığını belirten Kang, bunun bölgeye ve dünyaya geri dönüşü olmayan felaket sonuçları olabileceğine ilişkin mesaj gönderdiğini dile getirmişti. Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Seuk-yeol, nisanda Biden ile imzaladığı Washington Deklarasyonu'na atıf yaparak ABD'nin nükleer silahlar dahil tüm askeri kapasitesiyle Güney Kore'yi savunmak için "genişletilmiş caydırıcılık" önlemleri alma taahhüdünde bulunduğunu söylemişti. ABD'nin "Ohio sınıfı" güdümlü balistik füze denizaltısı USS Michigan, Kuzey Kore'nin balistik füze denemesinden bir gün sonra, 16 Haziran'da Güney Kore'nin Busan Limanı'na ulaşmıştı.

ABD'den soğuk savaş çıkışı! Haber

ABD'den soğuk savaş çıkışı!

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın 18-19 Haziran'da Pekin'e yaptığı ziyaret, iki ülke arasında diplomatik iletişimin sağlanmasına yönelik bir adım olarak değerlendirilirken temel anlaşmazlıklar ve gerilimlerin azaltılması konusunda ise belirgin sonuç doğurmadı. ABD'li Bakan'ın ziyaretinde taraflar, ekonomik ve jeopolitik rekabet konusu alanlardaki tutumlarını yenilerken gerilimleri önlemek üzere askeri iletişim kanallarının yeniden kurulması konusunda ilerleme sağlayamadı. Blinken, şubatta yüksek irtifa balonu krizi nedeniyle iptal ettiği ziyareti aylar sonra gerçekleştirebilirken ABD Başkanı Joe Biden'ın 2021'in başında göreve gelmesinden bu yana Pekin'i ziyaret eden en üst düzey Amerikalı yetkili oldu. Ziyaretin ardından iki ülke dışişlerinin karşılıklı ilişkilerinden sorumlu üst düzey diplomatların yaptığı değerlendirmeler, tarafların, ekonomik rekabetten uluslararası düzene, Tayvan sorunundan askeri gerilimlere dek yaklaşım farklılıklarını koruduklarını gösterdi. Başkan Biden'ın, Blinken'ın ziyaretinden günler sonra Çinli mevkidaşına "diktatör" yakıştırmasında bulunması, ziyaretin iki ülke arasındaki derin güvensizliği gidermediğinin göstergesi olarak yorumlandı. ABD'nin Doğu Asya ve Pasifik İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Daniel J. Kritenbrink, ülke medyasına yaptığı değerlendirmede, ziyarette Washington yönetiminin beklentisi olan üst düzey iletişim kanallarını güçlendirme, anlaşmazlık konularında ABD'nin tutum ve niyetlerini açıkça ortaya koyma ve ortak çıkar konularında işbirliği olanaklarını keşfetme hedeflerine ulaşıldığını bildirdi. Kritenbrink, Blinken'ın, Dışişleri Bakanı Çin Gang, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Dış İlişkiler Ofisi Direktörü Vang Yi ve Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmesinde Amerikan politikasını "açık ve güçlü şekilde" dile getirdiğini belirtti.  "İLİŞKİLER İKİ ŞERİTLİ YOL" İki ülke arasında artan gerilimlerden iki tarafın da sorumlu olduğuna dikkati çeken Kritenbrink, "ABD-Çin ilişkileri iki şeritli bir yol gibi, gerilimlerin sorumlu şekilde yönetilmesi iki taraflı bir süreç. Tüm problemlerin ve gerilimlerin tek bir nedene veya tek bir tarafın tutumuna dayandığını savunmak gerçeği yansıtmıyor." dedi. Kritenbrink, Pekin yönetiminin, gerilimlerin sebebinin Washington'ın Çin'e ilişkin "yanlış algılama" tezinin doğru olmadığını, ilişkileri istikrarlı sürdürmenin her iki tarafın da çıkarına olduğunu vurguladı. Çin'in en kıdemli diplomatı, ÇKP'nin Dış Politika Şefi Vang Yi, Blinken ile görüşmesinde iki ülke ilişkilerinin "tarihin en düşük noktasında" bulunduğunu belirterek, bunun kökeninde yatan sebebin, ABD'nin Çin'e yönelik "yanlış algılaması" olduğu görüşünü dile getirmişti. Çin'in kalkınması ve ulusal yükselişinin "tarihin mantığı" ve "kaçınılmaz bir eğilim" olduğunu ifade eden Vang, ABD'nin, Çin'i, güçlenen bir ülkenin hegemonya arayışında olacağı kabulüyle değerlendirmemesi, geleneksel Batılı güçlerin tarihsel deneyimiyle yargılamaması gerektiğini savunmuştu. "BAĞLARI KOPARMA" DEĞİL "RİSKLERİ AZALTMA" Kritenbrink, ayrıca Pekin yönetiminin Washington'ın Çin ile "ekonomik bağları koparmaya" ve çevreleyerek kalkınmasını bastırmaya çalıştığı tezine de itiraz ederek, şunları kaydetti: "ABD'nin Çin ile ekonomik bağları koparmaya yönelik bir stratejisi yok ancak elbette riskleri azaltmaya yönelik bir yaklaşım izliyoruz. ABD ile Çin arasındaki yıllık ticaret hacmi 700 milyar dolara yaklaştı, Çin'deki Amerikan doğrudan yatırımları 2014'ten bu yana en yüksek seviyede. Yaklaşımımızın ne olduğu ve ne olmadığı gayet açık." Kritenbrink, ABD'nin Çin ile "çetin rekabeti" sürdüreceğini ancak bunu sorumlu şekilde yöneteceğinin altını çizerek, "Çin'in ortaya koyduğu sınamaların farkındayız ve çok sayıda ülkeyle paylaştığımız, özgür, açık, istikrarlı ve müreffeh bir dünya hedefine yönelik gelecek vizyonumuzu ilerletmeye kararlıyız. Çok taraflı olarak korunan ve güncellenen kurallara dayalı uluslararası düzen, uzun yıllar küresel barışın ve güvenliğin güvencesi oldu." şeklinde konuştu. Dışişleri Bakanı Blinken, iki gün süren temaslarının ardından ABD'nin Pekin Büyükelçiliği'nde düzenlediği basın toplantısında, ziyaretinde muhataplarıyla görüşmelerinde en çok üzerinde durduğu konunun, "ABD'nin ekonomik bağları kopararak Çin'i baskılamaya çalıştığı" iddiası olduğunu belirterek, ABD'nin ekonomik ilişkilerde "bağları koparmayı" değil "riskleri azaltmayı" amaçladığını savunmuştu. ABD'nin, geliştirdiği bazı kritik teknolojilerin kendisine karşı kullanılmasını önlemeye çalıştığını, bunun bazı kaygı konusu teknolojilere erişimi seçici olarak engellemeyi gerektirdiğini vurgulayan Blinken, "Bazı kritik teknolojilerin, nükleer ve hipersonik silahların geliştirilmesi ve baskıcı amaçlarla kullanılabilecek teknolojilerin yaygınlaştırılması için kullanılması olasılığı bizim için endişe kaynağı. Bu yüzden tedbirler alıyoruz ve almayı sürdüreceğiz." ifadelerini kullanmıştı. Blinken, "Riskleri azaltma" yaklaşımının ilk kez Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından dile getirildiğini hatırlatarak, "ABD dışındaki ülkelerin de kritik alanlardaki ekonomik bağımlılığa ve bazı teknolojilerin nasıl kullanıldığına dair kaygılarının olduğu görülüyor." değerlendirmesinde bulunmuştu.  "TAYVAN POLİTİKASINDAN SAPMA" Blinken'ın ziyaretinde iki ülke arasındaki en fazla gerilime konu olan Tayvan sorununda da taraflar arasında temel anlaşmazlıkları gidermeye yönelik bir sonuç ortaya çıkmadığı görülüyor. Çin'in Kuzey Amerika ve Okyanusya İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Yang Tao, ülke basınına yaptığı değerlendirmede, ABD'li Bakan'ın Çin ile Tayvan arasındaki egemenlik ihtilafına dair mesajlarının, "tek Çin politikasına bağlılığın yinelenmesi" değil "Tayvan politikasından sapma" olduğu tezini dile getirdi. Yang, Blinken'ın bir yandan Washington'ın ABD ile Çin arasındaki diplomatik ilişkilerin temelini oluşturan 1972 tarihli Üç Ortak Bildiri'deki bağlılığını taahhüt ederken diğer yandan Çin'in tanımadığı 1979 tarihli Tayvan İlişkileri Yasası ve 1982 tarihli Altı Güvence'ye gönderme yaparak "tek Çin" politikasının özünden ayrıldığını savundu. Washington'ın Çin ile ABD arasında diplomatik ilişkiler kuran Üç Ortak Bildiri ile Pekin yönetimini Çin'in tek meşru temsilcisi olarak tanıdığını, Tayvan'da hükümette bulunan Çin Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkilerini sonlandırdığını hatırlatan Yang, Tayvan İlişkileri Yasası ve Altı Güvence'nin ise tek taraflı taahhütnameler olduğunu vurguladı. Yang, "ABD'nin Tayvan sorununun barışçı çözümünü tek Çin politikasının özü gibi sunması, Çin'e yönelik siyasi taahhüdünden sapmadır." şeklinde konuştu. ABD Kongresi, 1979'da kabul ettiği yasayla Tayvan ile ekonomik ve kültürel ilişkileri sürdürmeyi ve Ada'nın kendini savunma kapasitesini desteklemeyi taahhüt ederken Başkan Ronald Reagan 1982'de ilan ettiği "Altı Güvence" ile Tayvan'ın egemenliğini tanımadığını yinelemiş, Tayvan sorununda arabulucu olmayacağını, taraflara baskı yapmayacağını ancak Ada'ya silah satışını sürdüreceğini bildirmişti. - "ÖDÜNE YER YOK" Çin Dışişleri Bakanı Çin Gang, Blinken ile görüşmesinde Tayvan sorununun Çin'in en temel çıkarı ve Çin-ABD ilişkilerindeki en belirgin risk olduğunu vurgulayarak ABD tarafına, Üç Ortak Bildiri'deki yükümlülüklerine bağlı kalarak tek Çin ilkesine ve "Tayvan'ın bağımsızlığını desteklememe" taahhüdüne uyma çağrısında bulunmuştu. ÇKP Dış İlişkiler Direktörü Vang da Tayvan sorununda ulusal birliği korumanın Çin'in temel çıkarı ve ÇKP'nin "bağlayıcı misyonu" olduğunu, ulusun geleceğinin buna dayandığını belirterek, Çin siyasetinde bu konuda "ödüne yer olmadığını" vurgulamıştı. Çin'in topraklarının parçası olduğunu savunduğu Tayvan, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1949'dan bu yana fiili bağımsızlığa sahip bulunuyor. Çin ana karası ile Tayvan arasında iç savaşın ardından ortaya çıkan ayrılık hala devam ediyor. Pekin, "tek Çin" ilkesini vurgulayarak Tayvan'ın dünya ülkeleriyle müstakil diplomatik ilişkiler kurmasına, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor, kendisini tanıyan ülkelerin Tayvan ile diplomatik ilişkileri kesmesini şart koşuyor. - "KURALLARA DAYALI ULUSLARARASI DÜZEN" Öte yandan Çin tarafı, ABD yönetiminin, "kurallara dayalı düzen" vurgusuna da eleştiri yöneltti. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yang, Çin'in Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nı ilk imzalayan ülke olduğunu, BM'nin merkezinde olduğunu, uluslararası düzeni savunduğunu vurgulayarak, "Bazıları sürekli 'kurallara dayalı uluslararası düzenden' bahsediyor. Bu kurallar neye dayanıyor? Eğer BM Şartı'na dayanıyorsa Çin açısından sorun yok ama eğer bir avuç ülke tarafından formüle ediliyorsa ne Çin'in ne de çok sayıda diğer ülkenin bununla uzlaşması zor." ifadelerini kullandı. - ASKERİ İLETİŞİM KURULAMADI Blinken'in ziyaretinde taraflar, üst düzey diplomatik iletişim kanallarının sürdürülmesi konusunda anlaşırken ABD'nin önceki Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin geçen yılki Tayvan ziyaretinin ardından kopan askeri diyalog ve iletişimin yeniden kurulması konusunda iseadım atılamadı. ABD'li Bakan, Pekin'deki basın toplantısında ziyaretinin askeri alanda iletişimin yeniden sağlanması konusunda ivedi bir sonuç vermediğini ancak bu konuda diyaloğu sürdüreceklerini kaydetmişti. İki ülke arasındaki askeri iletişim kopukluğu, 3 Şubat'ta Çin'e ait bir yüksek irtifa balonunun Amerikan hava sahasına girmesinin ardından yaşanan krizle ayyuka çıkmıştı. Blinken, kriz nedeniyle aynı hafta Pekin'e yapmayı planladığı ziyareti iptal etmiş, balonun ABD Başkanı Joe Biden'ın emriyle savaş uçakları tarafından vurularak düşürülmesi gerilimi yükseltmişti. Öte yandan iki ülke ordularının Güney Çin Denizi'ndeki ve Tayvan Boğazı'ndaki tehlikeli karşılaşmaları, askeri iletişim eksikliğinin her an bir çatışmanın fitilini ateşleyebilecek yanlış anlamalara, kazalara ve hesap hatalarına yol açabileceği ABD tarafınca sürekli dile getiriliyor. Blinken, bu soruna dikkati çekerek, "'İlişkimizi sorumlu şekilde yöneteceğiz.' diyorsak, 'Rekabetin çatışmaya dönüşmesine izin vermemeliyiz.' diyorsak iletişim kanallarının varlığının gereğini kabul ediyoruz demektir. Buna askeri iletişim kanalları da dahil." değerlendirmesinde bulunmuştu. - BİDEN'DAN Şİ'YE "DİKTATÖR" YAKIŞTIRMASI Ziyaretin iki ülke ilişkilerinde gerilimlerin azaltılması konusunda sınırlı bir etki yaratması beklenirken ABD Başkanı Biden'ın, Blinken'ın gezisinden yalnızca birkaç gün sonra balon krizinden bahsederken Çin Devlet Başkanı Şi'ye "diktatör" yakıştırması yapması, iki ülke ilişkilerinde karşılıklı güvensizliğin devam ettiğinin göstergesi olarak yorumlandı. California'da düzenlenen kampanyanın resepsiyonunda konuşan Biden, Şi'nin Şubat'ta Amerikan hava sahasına giren Çin "casus balonunun" düşürülmesine verdiği tepkinin nedeninin "balonun orada olduğunu bilmemesinden" kaynaklandığını öne sürdü. Şi'nin balonun Amerikan hava sahasında vurularak düşürüldüğü zaman "utandığını" ve "balonun orada olduğunu bile bilmediğini" söyleyen Biden, "Ciddiyim. Ne olduğunu anlamadıkları zaman diktatörler için bu, büyük bir utanç kaynağıdır." ifadesini kullandı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Biden'ın sözleriyle ilgili, "son derece saçma ve sorumsuzca" diye niteleyerek diplomatik protokolü ciddi şekilde ihlal ettiğini vurguladı. ABD'nin, balon krizini sakin ve profesyonel şekilde ele alması gerekirken gerçekleri çarpıttığını ve zorbalık ve hegemonya ortaya koyarak olayı abartmak için güç kullandığını savunan Sözcü Mao, "Bu, açık bir siyasi provokasyondur." diye konuştu.

ABD'den Türkiye'ye Kosova teşekkürü Haber

ABD'den Türkiye'ye Kosova teşekkürü

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake, NATO ortaklığına değer verdiklerini belirterek, "Türkiye'nin bizimle birçok alanda ve şu anda Kosova'da NATO'ya uzun süredir devam eden katkısını takdir ediyoruz" dedi. ABD'nin bağımsızlığını kazanmasının 247. yıl dönümü vesilesiyle ABD'nin Ankara Büyükelçilik Rezidansında resepsiyon düzenlendi. Flake, etkinlik öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlandı. Büyükelçi Flake, NATO ortaklığına değer verdiklerini belirterek, "Türkiye'nin bizimle birçok alanda ve şu anda Kosova'da NATO'ya uzun süredir devam eden katkısını takdir ediyoruz" diye konuştu. NATO'nun genişlediğini görmek istediklerinin altını çizen Flake, Finlandiya'yı NATO'ya tam üye olarak görmekten mutlu olduklarını, yakında İsveç'i de görmeyi umduklarını söyledi. Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenecek olan NATO zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden'ın görüşmesinin olup olmayacağına ve İsveç'in Vilnius'taki zirvede vetoyla karşılaşması durumunda ne olacağına ilişkin soruya Flake, Türkiye'nin güvenlik endişelerinin ele alınması gerektiğini her zaman söylediğini belirtti. İsveç'in terörle mücadele konusunda anayasasını değiştirme noktasına kadar gittiğini inandıklarını Flake, "Bu yüzden zamanının geldiğine inanıyoruz. Açıkçası, İsveç'in Vilnius'a kadar veya Vilnius'ta tam üye olacağını umuyoruz" ifadelerini kullandı. İsveç'in NATO'ya üye olması ile ABD'nin Türkiye'ye F-16 satışı meselelerinin bağlantısı olup olmadığının sorulması üzerine Flake, ABD yönetiminin İsveç'in NATO'ya katılımı ile F-16 satışı arasında hiçbir bağlantı olmadığını söylediğini hatırlattı. Türkiye'nin DEAŞ'la mücadelede ABD'nin Türkiye ile ortaklık düşünüp düşünmediği ve Astana Görüşmeleri ortak sonuç bildirisini nasıl yorumladıkları sorusuna Flake, "Ortaklıklara değer veriyoruz. Müttefiklerimizle birlikte DEAŞ'tan tamamen kurtulmaya çalışmalıyız. Bunu yapmak için uzun bir yol kat ettik, ama daha gidecek çok yolumuz var" diye konuştu. DEAŞ'tan kurtulmayı önemsediklerini ve bu yüzden orada olduklarını savunan Flake, Suriye'de Esad yönetimini tanımak için bazı hareketler olduğunu ve buna halen karşı olduklarını dile getirdi. Türkiye'nin DEAŞ harekatının bir parçası olduğunu kaydeden Flake, Türkiye ile birlikte çalıştıklarını ve iletişim halinde olduklarını söyledi.

MİT vurdu, ses HDP ve ABD'den geldi Haber

MİT vurdu, ses HDP ve ABD'den geldi

MİT, Suriye'nin kuzeyine düzenlediği SİHA operasyonuyla PKK/YPG'nin Kamışlı Eş Başkanı Yusra Derviş, Liman Şiveş ve Fırat Tuma'yı etkisiz hale getirdi. "Operasyonlar durdurulsun" çağrısı yapan HDP'ye, ABD'den de destek geldi: "Türkiye'nin Suriye'de kimlerle çalıştığımızı anlaması gerekiyor." Akşam Gazetesi'nin haberine göre, MİT, yaptığı başarılı operasyonlarla PKK/YPG'nin üst düzey kadrosuna ağır darbe vuruyor. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Türkiye sınırında bulunan Suriye Kamışlı'da terör örgütü PKK/YPG'li teröristleri taşıyan bir aracı SİHA'larla imha etti. Operasyonda örgütün sözde komutanları öldürüldü. MİT'in başarılı operasyonunda öldürülenlerin PKK/YPG'nin Kamışlı Eş Başkanı Yusra Derviş, Liman Şiveş ve Fırat Tuma olduğu öğrenildi. HDP'LİLER SAHİP ÇIKTI HDP'nin sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, operasyon kınandı, dünyaya çağrıda bulunularak "suikastları durdurun" denildi. HDP'nin bu açıklamasının ardından milletvekilleri de sosyal medyadan 'kınama' mesajları yayınlandı. HDP'li Feleknas Uca, sosyal medyadan, etkisiz hale getirilen teröristler için 'şehit' ifadesini kullandı, operasyona 'saldırı' diyerek kınama mesajı yazdı. Terör destekçileri de altına birçok yorum yaptı. HDP'li Dilan Dirayet Taşdemir de kınama mesajı yayınlayan diğer bir isimdi. Operasyon için "Kürtler kendi coğrafyalarında özgürce yaşamasın diye insanlığa karşı suç işliyorlar" diye yazdı, teröristlere 'şehit' dedi. HDP'li Serpil Kemalbay da paylaşımında MİT'in operasyonu için "infaz, katliam" ifadesi kullandı, "Tarih sizi mutlaka yargılayacak" diyerek skandal bir paylaşımda bulundu. TÜRKİYE NE YAPTIĞIMIZI ANLAMALI HDP'nin bu mesajlarına ABD'den de destek gecikmedi. Her fırsatta DEAŞ'ı bahane ederek PKK/YPG'ye destek veren ABD'de Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Koordinatörü John Kirby, YPG'lilere yönelik operasyona ilişkin skandal ifadeler kullandı. Kirby, "Türkiye'nin sınırda güvenlik sorunu var ve bunu anlıyoruz. Türkiye'nin de Suriye'de ne yaptığımızı, neden yaptığımızı ve kimlerle neden çalıştığımızı anlaması gerek. (Çatısını PKK/YPG'nin oluşturduğu) SDG ile çalışmaya devam edeceğiz" dedi. IKBY'NİN TERÖRLE MÜCADELEYE ETKİSİ OLACAK Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, AK Parti Grup Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani'yi kabulünün terörle mücadeleye etkisine ilişkin, Bakan Güler, "Mutlaka olacak. İşbirliğimizi geliştireceğiz, sonunda olumlu sonuçları olacak. Terörle mücadelemiz aynı şekilde artan bir şiddet ve kararlılıkla devam ediyor" diye konuştu. TERÖR BÖLGESİNE AĞIR İKMAL ABD ordusu, Suriye'de terör örgütü PKK/YPG'nin işgalindeki Haseke'de yer alan üs ve askeri noktalarına 75 araçtan oluşan askeri ve lojistik takviye konvoyları gönderdi. ABD güçlerine ait konvoy, 19-20 Haziran'da Haseke'den PKK/YPG'nin işgalindeki Şeddadi ve Rumeylan yerleşimindeki ABD'nin askeri noktalara ulaştı. Konvoylarda zırhlı araçlar, akaryakıt tankerleri, topçu bataryaları ve çok sayıda mühimmat yer aldı. ABD ordusu 6, 8, 22 ve 25 Ocak'ta da Haseke kırsalında terör örgütü PKK/YPG'nin işgalindeki Rumeylan, Şeddadi ve Tel Beyder yerleşimlerindeki üs ve noktalarına takviye göndermişti.

S-400'de çifte standart! Türkiye sorusuna Pentagon ne yanıt verdi? Haber

S-400'de çifte standart! Türkiye sorusuna Pentagon ne yanıt verdi?

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh, ABD'nin, Türkiye ve Hindistan'ın S-400 satın almasına karşı sergilediği ayrı tutuma ilişkin soruya, "Ortada iki farklı ve çok farklı durum olduğunu düşünüyorum." yanıtını verdi. Pentagon'da düzenlenen günlük basın toplantısında, bir gazeteci, Singh'e "ABD, Türkiye'ye karşı S-400'leri aldığı için birtakım adımlar atarken, bunu Hindistan'a karşı atmadı. İki farklı ülkeye karşı neden iki farklı tutum sergilendiği konusunda biraz konuşabilir misiniz?" sorusunu yöneltti. Singh ise tüm müttefik ve ortaklarını, Rusya ile çalışmaktan kaçınmaya teşvik ettiklerini ve buna Hindistan ve Türkiye'nin de dahil olduğunu belirterek, "Ortada iki farklı ve çok farklı durum olduğunu düşünüyorum. Hindistan'a gelince, onların ekipmanlarını çeşitlendirmesine ve bunlarla entegre olma kabiliyetimize de güveniyoruz. " ifadesini kullandı. - BATILI ÜLKELERDEN HİNDİSTAN'A S-400 VE RUS PETROLÜ KONUSUNDA AYRICALIK Rusya, Hindistan ile savunma işbirliklerini ortak girişimlerle güçlendirirken, S-400 füze sistemlerini de 15 Eylül 2022'de teslim etmişti. ABD ise Rusya ile Hindistan arasındaki S-400 tedarikine rağmen, Türkiye'ye karşı uyguladığı ABD Hasımlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası'nı (CAATSA), Yeni Delhi yönetimine karşı devreye almamıştı. Hindistan'ın Rusya ile 2019'da yaptığı ve 2025'te teslim edilmesi planlanan 3 milyar dolarlık Akula tipi denizaltı anlaşması da bulunuyor. Öte yandan Avrupa Birliği (AB), yaptırım uyguladığı Rus petrolünün en büyük alıcısı konumuna gelen Hindistan'dan rafine petrol ürünleri alımını rekor seviyede artırdı. Bu durum, Avrupa'nın Rusya'ya enerji yaptırımları uygularken, ambargoları Hindistan üzerinden aştığı eleştirilerine neden oldu. Ancak ABD yönetimi, bu konudaki sessizliğini koruyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.